Muhalefet teklifin basın ve ifade özgürlüğüne daha fazla sansür ve ceza getireceğini söylerken, CHP’nin gazeteci kökenli Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “Bu teklifi hazırlayanların aklına dezenformasyon denildiğinde ‘özgürlükleri nasıl kısıtlarız, nasıl sansürleriz’ gelmiş. Bu teklifte tehdit edilen, dövülen, yargılanan gazeteciler için adalet yok. Haksız, hukuksuz basın kartı iptallerine, adaletsiz ilan ambargolarına sınır yok! Erişim engellerinde AYM kararlarına uyum yok. Düşünceye, habere, internete, facebook, twitter, watsApp’a daha çok ceza, sansür var! Daha fazla gazeteciye, milyonlarca yurttaşa hapis var” dedi. Çakırözer, internet medyasının basın kanunu kapsamına alınmasının önemli olduğunu söylerken, “İnternet medyası kanun kapsamına alınması önemli. Ancak bunu yaparken gazetelerin ilan gelirlerinin azaltılması, radyo ve televizyonların destek kapsamına alınmaması Anadolu basını yok olmaya mahkum etmektir. Yerel basını yaşatacak düzenlemeleri bir an önce hayata geçirmeliyiz” dedi.

SANSÜR, BASKI VE CEZA YASASI

AKP ve MHP’nin Meclis’e sunduğu basına ve sosyal medya yeni yaptırımlar getiren dezenformasyon yasası görüşmeleri dün TBMM Adalet Komisyonu’nda başladı. Muhalefet teklifin 29’uncu maddesi ile basın ve ifade özgürlüğü alanındaki baskı düzenlemelerine ilişkin tepkilerini sürdürürken CHP’nin gazeteci kökenli Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, düzenlemenin düşünceye, ifadeye, habere, internete, sosyal ağ sağlayıcılarına daha fazla ceza, sansür getirdiğini söyledi. Çakırözer, “Dezenformasyon meselesi tüm dünyada olduğu gibi tabii ki bizim ülkemizde de önemli bir mesele ama biz teklifin geneline baktığımızda ‘dezenformasyon’ denilince teklifi hazırlayanların aklına ifade ve basın özgürlüğünün engellenmesi gelmiş, sansür gelmiş. ‘Dezenformasyon’ ve ‘niyet’ tanımının bu kadar muğlak bırakıldığı böyle bir yasa teklifi Türkiye'de sadece gazetecileri değil, milyonlarca internet kullanıcısını iktidarın onaylamadığı bilgileri paylaştığı için cezai işlem riskiyle karşı karşıya bırakmakta. Bu yasa zaten siyasi etki altındaki yargının elinde gazetecileri, vatandaşları taciz etmenin, sindirmenin, gözdağı vermenin aracı hâline gelecektir” dedi.

GAZETECİLER YARGILANIYOR, ENGELLENİYOR, HAPSEDİLİYOR

Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün sıkıntılı alanlardan biri olduğunu dile getiren Çakırözer, bu alandaki ihlalleri şöyle sıraladı:

“Ülkemizde adliyelerde haber peşinde koşması gereken meslektaşlarımız maalesef kendi haberlerini savunmak zorunda bırakılıyor. Bu yılın ilk beş ayında gazeteciler tam 30 kez hâkim karşısına çıktı, en az 35 gazeteci gözaltına alındı! Gazeteciler her gün tehditle, engellemeyle karşılaşmakta. Biz burada Basın Kanunu'nu konuşurken Diyarbakır'da 21 gazeteci dünden beri gözaltında tutuluyor, avukatlarla görüşmelerine dahi izin verilmiyor. Bu sabah bir sendikanın kendi hak ve özgürlüğü bağlamında yapmaya çalıştığı açıklamayı izlemeye çalışan gazeteciler yine polis tarafında engellendi.”

MİLYONLARIN İNTERNET ERİŞİMİ, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE ENGELLEME

“Böyle bir ortamda getirilen 29'uncu madde daraltılmış özgürlük alanını; basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü alanını daha da daraltacak, yeni bir suç tanımı teşkil edecek ve ülkemizde sansürü, baskıyı maalesef artıracak unsurlar içermekte” diyen Çakırözer, “Ayrıca yaratılan bu suç maddesiyle ilgili, bu kez sosyal medya ağ sağlayıcılarına da ellerindeki bilgileri devletle paylaşmaları zorunluluğu getiriliyor. Yapmazlarsa yayın durdurmaya kadar gidecek yaptırımlar söz konusu. Milyonlarca vatandaşın internet erişimi, ifade özgürlüğü engellenme riskiyle karşı karşıya” diye konuştu.

ERİŞİM ENGELLERİ, SANSÜR ARTACAK

Erişim engellerindeki ihlallere de değinen Çakırözer, erişim engelleri meselesinin Türkiye'de hem basın özgürlüğünü hem yurttaşların haber alma hakkını engelleyen önemli bir unsurlardan biri olduğunu söyledi. Çakırözer, “EngelliWeb verilerine göre Türkiye'de 2020 sonu itibarıyla 58 bin alan adı, 5.600 haber adresi erişime engellenmiş. 2022 yılı itibarıyla 510 bin "web" sitesi ve internet sayfasına erişim engeli bulunmakta. Bu erişim engellerinde karşımıza çıkan ilginç bir unsur ise genelde erişim engeli kararı alınırken gerekçe hep kişilik haklarının ihlal edilmesi. Mesela bir yılda 1.097 haberde kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle erişim engeli kararı alınmış ama içeriğine baktığınızda 675'i yolsuzluk, usulsüzlük; 466'sı ise görevin kötüye kullanılması iddialarına ilişkin. Yani ülkemizde ağırlıklı olarak yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet, görevi suistimal, cinsel taciz haberlerine yönelik erişim engeli kararları getirilmekte. Bu kanun kapsamında da yine erişim engelleme yetkisi artırılmakta, erişim engeli getirilebilecek, resen getirilebilecek hâllerin kapsamı genişletilmekte mesela MİT'le ilgili birçok hususa resen erişim engeli, BTK'ye erişim engeli getirme yetkisi verilmekte” dedi.

AYM’NİN KARARLARINA UYUM YOK!

Artık sahte erişim kararlarıyla haberlere erişim engeli getirildiğine dikkat çeken Çakırözer, sahte erişim engeli kararlarının haberlerinin de engellendiğine dikkat çekerken, erişim engelleri konusunda Anayasa Mahkemesi’nin pilot kararlarını hatırlattı. Çakırözer, “Gazeteler, internet siteleri konuyu Anayasa Mahkemesine taşıdı, Anayasa Mahkemesi de burada ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna vardı. Şimdi, Anayasa Mahkemesi ‘Erişim engeli için acil toplumsal ihtiyaç olmalı. Kamu makamlarının müdahale sınırı ortaya konulmalı. Keyfî uygulamalara yol açmayacak güvence oluşturulmalı. Sulh ceza hâkimlikleri erişim engeli kararlarına son çare olarak başvurmalı.’ diyor. Bu konuda Meclis’ten düzenleme bekliyor. Bu 40 maddelik teklifte bunları ortadan kaldıracak düzenleme yok. Bir tane var, o da 9'uncu maddenin sonuna eklenen bir cümlecik ama bu koskoca Anayasa Mahkemesi kararının gerekçelerini karşılayacak bir husus değildir” diye konuştu.

“GAZETELERE HAKSIZ, HUKUKSUZ İLAN AMBARGOLARINA SINIR YOK!”

Çakırözer, düzenleyici kurumlar olan Basın İlan Kurumu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve İletişim Başkanlığı gibi kurumların iktidarı savunan, iktidara karşı eleştirileri göğüsleyen kurumlar haline dönüştüğünü söylerken, düzenleme ile bu kurumlara daha fazla yetki verilmesini eleştirdi. Çakırözer, “Gazetelere ilan ambargoları uygulanmakta. Evrensel gazetesi 960 gündür, Yeni Asya gazetesi 860 gündür Basın İlan Kurumu’ndan ilan alamıyor. 2019 ve 2020’de BirGün, Cumhuriyet, Evrensel, Korkusuz, Sözcü gazetelerine yüzlerce gün ceza verilmiş. 2021'de Basın İlan Kurumu hangi gazeteye ne kadar ilan kesme cezası verdiğini açıklamamış. Basın İlan Kurumu kötü yönetilmekte. Nereden anlıyoruz? Meslek örgütlerine verilen yardımlar her geçen gün azalmakta! Bunun nedeni de Basın İlan Kurumu’nun bütçesini iyi, düzgün yönetememesi. Basın İlan Kurumu’nun mutlak ama mutlaka Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından değil, Sayıştay tarafından denetlenmesi bir zorunluluk hâline gelmiştir” dedi.

“SİTELER ‘DÜZELTME VE CEVAP HAKKI’ İLE DOLACAK”

Kanundaki internet sitelerine yönelik düzenlemelere de değinen Çakırözer, “Çok büyük bir havuç var ama üzerine de sırtında 40 tane sopa getiriliyor. Mesela düzeltme ve cevap hakkı konusu burada biraz istismar edilmekte. Çünkü yayınlanan haber tümüyle doğru olsa bile tüm cevap ve düzeltme haklarının kullanılması demek o sitelerin artık okunulamaz hâle gelmesi demektir. Burada bunun bir dengelenmeye ihtiyacı vardır. Benzer şekilde, yine, internet sitelerine getirilecek cezalar... Bazı bürokratik belgeleri bulmadıklarında ve zamanında vermediklerinde çok ağır cezalar içermektedir” dedi.

“YEREL RADYO VE TELEVİZYONLAR NEDEN YOK!”

Teklifte yerel radyo ve televizyonlara yönelik herhangi bir destek paketinin bulunmamasını da eleştiren Çakırözer, “Hani nerede radyo-televizyonlar? Hepimiz Anadolu’nun değişik şehirlerindeniz. Zor durumda şehirlerimizdeki radyo-televizyonlar. Şimdi, internet sitelerine bir düzenleme yapılıyor. Önemli ama yerel televizyonlar kapanma riskiyle karşı karşıya Anadolu'da yerel haberi yani Anadolu insanının sesini duyuran televizyonların, radyoların bu kanun teklifinde olmaması çok büyük bir eksiklik” dedi.

“RTÜK VE BTK’NİN BASIN KARTI KOMİSYONU’NDA İŞİ NE!”

Çakırözer, gazetecilerin basın kartlarının verilmemesini eleştirirken, “Önümüzdeki kanun ile medya ile ilgili vakıf ve derneklere basın kartı verilmesi öngörülüyor. Bu çok geniş bir tanım, bunun daraltılması lazım. Binlerce, on binlerce basın kartı verilmesi doğru değil. Basın kartının devlet tarafından verilmesi de doğru değil. Basın kartını meslek örgütü vermeli, sendika, cemiyet vermeli. Kimin gazeteci olduğuna devlet karar vermemeli, onların meslek örgütleri karar vermelidir. Mesleğinde onlarca yılı doldurmuş gazetecilere verilen sürekli basın kartları da iptal ediliyor. Soyut gerekçelerle kart iptali demokrasiye aykırıdır. Yine RTÜK ve BTK'nin Basın Kartı Komisyonu’na temsilci göndermesi doğru değil, Anayasa'ya da o kurumların kanunlarına da aykırı. Devletin basın kartı verme, iptal etme vesaire bu konudan elini çekmesi gerekir” diye konuştu.