Mart ayından bu yana yaşadığımız Covid-19 pandemisi artık “kabak” tadı verse de sağlıklı bir hayata sahip olanlar ve henüz Corona virüs ile tanışmayanlar kendini tedbirli ve şanslı hissediyor.

Her bireye göre sağlığı bozma potansiyeliyle henüz ne aşısı ne de kesin tedavisi bilinen bu virüs dünyanın başına bela oldu.

Türkiye dahil tüm ülkelerin ekonomilerine 2008 yılı küresel krizin etkileri daha atlatılamamışken önemli sayılacak hasarlar verdi.

Hafızalarımızı tazelersek…

Uçak seferleri durdurulmuş, restoranlar kapatılmış, alışveriş, eğlence merkezleri ve ibadethaneler dahil pek çok yerin kapısına yasaklar kapsamında kilit vurulmuştu.

Karantina uygulayan ülkeler turist kabul etmemişti.

Tüm bunlar küresel bir durgunluğu yaşamamıza yol açtı kuşkusuz.

Bunun yanından tüketim alışkanlıklarımız da değişti.

Evden çalışma ve uzaktan eğitim, sokağa çıkma kısıtlamalarıyla gündemimize giren başlıca konular oldu.

Ne yaptık?

Yiyecek siparişlerimizi evden verdik, çocuklarımız uzaktan eğitim aldı, neredeyse alışverişlerimizi bile evden bilgisayar başında yaptık. Bunu kendileri yapamayan ileri yaştakiler ise ihtiyaçlarını yakınlarına veya kamu görevlilerine yaptırdı.

Demem o ki evde daha fazla zaman geçirince ham tüketim alışkanlıklarımız farklılaştı hem de gıdaları stoklayacak buzdolabı, dondurucu gibi eşyalara olan ihtiyacımız arttı. Online yani internetten alışveriş adeta patladı, kargo şirketleri ürünleri teslim etmeye yetişemedi.

Tüketicilerin bu süreçte işini kaybetme tehlikesi yaşayan yerel ürünlere ve markalara yöneldiği gözlendi. Bunda kuşkusuz bazı kısıtlamalar yüzünden ithalatta yaşanan sıkıntılarda rol aldı.

Gıdaya ulaşım, açlık ve üretim konuları pandemi nedeniyle gündeme gelince tarımın ne kadar önemli bir sektör olduğu daha iyi anlaşıldı.

Ev üretimi gıdalar, küçük aile işletmelerine olan ilgi arttı.

Daha çok ambalajlı, el değmemiş ürünler tercih edildi.

Pandemide değişen tüketim alışkanlarına yönelik ticari girişimlerin başarılı olma şansı arttı.

Açıköğretim gelirlerinden mahrum kalan Anadolu Üniversitesi akademisyenlerinin şehir ekonomisine akıtacağı aylık yaklaşık 5-6 milyon liranın yanında, uzaktan eğitim alma ihtimali bulunan üniversite öğrencilerinin kente gelmemesiyle ekonomisi ağır yara alan Eskişehir’de artık pragmatist ticaret yapma anlayışı egemen olacak gibi görünüyor.

Yani duruma göre refleks gösterme zamanı.

Tabii ki dönüşüm imkanı olanlar için bir öneri bu, yoksa, zamanı gelen kredi geri ödemelerini bile nasıl ödeyeceğini düşünen her esnaf ve tüccar için geçerli değil.

Değişen tüketim alışkanlıkları belki size de bir fırsat yaratır, ne dersiniz?