Kimisi için vazgeçilmez önemde kimisi için ise masrafları başta olmak üzere gereksiz bir ihtiyaç otomobil.

Yatırım için bile alınmışlığı vardır ülkemizde…

Pandemi patlak verince toplu taşıma araçlarını kullanan bazı yurttaşlar, yakıt ve diğer giderlerini göz ardı edip, belki de imkanlarını zorlayarak araç sahibi olmaya yöneldi.

Salgının ilk zirve yaptığı bahar aylarında dünya genelinde başta Avrupa’da olmak üzere otomotiv fabrikaları üretime ara verdi malum.

Bu sırada iç piyasayı canlandırma adına Türkiye’de hükümet yerli üretim taşıtların kredi faizlerini kamu bankaları öncülüğünde yüzde 1’in altına çekince sıfır araçlara talep adeta patladı.

Talep artışına ekonomik durgunluk nedeniyle hazırlıksız (düşük stokla) yakalanan otomotiv sektörü, bu yılın sonuna kadar sıra yazmaya başlarken, sıfır otomobil bulamayanlar ise ikinci el araçlara yöneldi.

Pandemi yüzünden toplu taşıma araçlarını kullanmayı riskli gören büyük bir kesimin de talep ettiği ikinci el araçta fiyatlar neredeyse ikiye katlandı.

“Doğan ve Şahin” fiyatlarının 50 bin lirayı bulduğu sohbetlerinin Doktorlar Caddesi’nin banklarında bile yapıldığının şahidiyim…

Şimdi bu durum piyasanın canlılığı, iç talebin oluşması bakımından olumlu bir gelişme kuşkusuz.

Ancak, yazımıza da konu olan esas mesele şu:

30 Ağustos Pazar gününün sabahına uyanan yurdum insanı Resmi Gazete’de yayınlanan yeni ÖTV artışlarıyla şoke oldu.

Yerli üretim A+ ve B segmentindeki otomobillerin fiyatlarında yüzde 3-6 arasında değişen oranlarda indirim olurken (Bu durum fazla sürmedi bu segmentte de fiyatlara zam yapıldı), ithal ve motor hacmi daha yüksek olanlarda ise bu oran yüzde 20’yi aştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yürürlüğe giren yeni ÖTV artışıyla en düşük dilimlerde matrah tutarları 15 bin lira artırılarak 85 bin liraya yükseltildi.

ÖTV yüzdeleri ise 60’tan 80’e, 100’den 130’a, 110’dan 150’ye, 130’dan 220’ye çıkartıldı.

Söz konusu ÖTV düzenlemesi orta ve üst gelir grubunun daha çok tercih ettiği C, D, SUV araçların fiyatlarına zam olarak yansıdı.

Döviz kurlarının sürekli artmasıyla güncel fiyat listelerini her ay zamlı olarak yenileyen otomotiv ana distribütörleri, taşıt faiz oranlarındaki düşüşün sınırlandırılmasının da etkisiyle bayileri aracılığıyla bu yıl sonuna kadar dayanan sıra yazma işine son verdi.

Eskişehir’deki bazı otomobil bayilerinin yetkilileri, ÖTV artışıyla zamlanan fiyatların özellikle ithal araçların fiyatlarında yüzde 20’yi aşan oranlarda yükselişe neden olduğunu ifade ediyor.

ÖTV artışı yapılmadan yani 30 Ağustos öncesi düşük faiz oranları ve canlanan iç talep nedeniyle neredeyse yıl sonuna kadar sıfır araç sırası yazan otomobil bayilerinin sorumluları, zamlı fiyatların taleplerin bir kısmının ikinci el araçlara yönelmesine bir kısmının ise ertelenmesine yol açtığını belirtiyor.

Bu satırları yazarken 1 dolar 7,62 lira, 1 avro ise 8,96 lira seviyesindeydi.

Bu ne demek?

“Türk lirası erimeye devam ediyor” demek.

Yani…

1 Ekim’de otomotiv firmaları fiyatlarını yeniden güncelleyip zam yapacak.

Sonra ne mi olacak? Araçlar için gerekli benzin, motorin ve LPG’ye zam gelecek.

İğneden ipliğe zamlar yağmur gibi yağacak...

Kimileri otomobil almanın hayalini kuracak, sahibi olanlarsa satmadıklarına sevinecek.

Son zamanlarda en sık duyduğumuz kelime zam mı yoksa bana mı öyle geliyor, ne dersiniz?