Osmanlı Dönemi’nde ilk gazoz üretiminin İstanbul’da 1908’de başlamasından dört yıl sonra Eskişehir’de de bir gazoz fabrikasını görüyoruz tarihin sayfalarında. Bugün yurt ve dünya çapında önemli sanayi kuruluşlarının bulunduğu Eskişehir’in köklü sanayi geçmişine ait böyle bir bilgiye rastlamak aslında bizi şaşırtmadı.

Şirket-i Anonim Şeheyter ve Margolis Gazoz Fabrikası

Hacı Ali Bey Mahallesi, Sakarya Caddesi’nde açılan gazoz fabrikasına dair ilk ilan miladi takvime göre 11 Mart 1912’de Eskişehir’in gazetesi “Hakikat-Anadolu Sesleri”nde yer alıyor. İlanda gazozun nasıl imal edildiğine dair detaylar da paylaşılmış. Öncelikle sıcak sular bir daha (filtre) süzülerek elde edilen saf suyun kullanıldığı belirtiliyor. “Birçok gazoz fabrikalarında olduğu gibi katiyen zâc yağı kullanmayıp en iyi cinsten asid korbonikle imal ediyoruz.” şeklinde kalite vurgusu yapılmış.

Çeşit Çeşit Gazozlar

“Fabrikamızda gazozun her çeşidi yapılmaktadır. Türlü meyvelilere sifonliler (sincirberler) cincireler hâsılı herhangi neviden arzu buyrulursa gayet sıhhî olmak üzere imal edebiliriz.” ifadelerinin yer aldığı ilanda gazoz türünü alıcının da belirleyebildiğini, sipariş üzerine de imal edilebildiğini öğreniyoruz.

100 Lira Tazminat Vermeye Hazır

“Fevkalade sıhhi gazoz imal etmekteyiz.” diyen fabrikanın kısa ilanda “sıhhiliği” üç kez vurgulaması; dönemin gazoz üretimiyle ilgili sağlığa ve hijyene uygunluk yönünden şüphelerin bulunduğunu düşündürüyor. Hatta fabrika bütün bu güven telkin edici sözlerden sonra “Gazozlarımızın tahlilât-ı fenniye neticesinde muzırr-ı sıhhat oldukları tebeyyün ederse fabrikamız 100 Lira vermeye hazırdır.” diyerek fennî tahliller sonucu sağlığa zararlı olduğu anlaşılırsa 100 Lira vereceğini beyan etmektedir. Dönemi için iyi para…

“Gazoz Sadece Bir İçecek mi?”

Ülkemize Osmanlı Dönemi’nde giren gazoz, herhangi bir içeceğin bıraktığı tattan farklı bir yer edinmiştir bizde. Gazoz, çocukluğumuzun mutlu anısıdır. Gazozun olduğu yerde eğlence de vardır. Bazen bir hamam sefasında, bazen sinema arasında günlük hayatın eğlenceleri içinde eşlik eder damak tadımıza. Bugün olduğu gibi Osmanlı Dönemi Eskişehir’inde de böyleymiş.

“Gazoz-Sinematograf” İkilisi

Gazozun olduğu yerde sinemanın da bulunması zihnimizde bazı soruları tetikliyor. Sinema ve gazozun aynı dönemlerde ortaya çıkışı; bir rastlantı mıdır? 1911’de yazılmış “Şehrimizde Neler Var?” başlıklı yazının altında  “sinematograf” da zikrediliyor. Yine miladi takvime göre 5 Mart 1912 tarihli bir ilanda şehre yeni bir sinematograf geleceği şöyle duyurulmuş: “Millî Dram Kumpanyası Safvet ve Fahri Efendilerin tiyatrosuna iki güne kadar dünyanın en büyük ve en meşhur “sinema-yı şarkî” nam sinematografi gelecektir.”

“Şehrimizde Neler Var?”  diye soran yazıda dönemin eğlenceleri sıralandıktan sonra “Hâsılı her şey!” var cevabı veriliyor.  Bu ve buna benzer yazılardan Eskişehir’in o dönemde eğlence merkezi olduğu anlaşılıyor. Hatta Hakikat gazetesi, eğlencenin bir ihtiyaç olduğunu ancak “küçük bir kasaba” olan Eskişehir’de eğlence hayatının bu kadar yoğun olmasını “muvafık bulmadığını” yazmıştır. İşte tam da bu yüzden gazoz, dozunda eğlencenin tadıdır.

Batılı tarzda eğlence; içeceği ile girmiştir hayatımıza. Ancak milletimiz her zaman olduğu gibi kendi iç dünyasında yeni anlamlar, çağrışımlar kattığı gazoza yeni bir âhenk ve tat vermiştir.