Politikada kavga, gerilim, küslük bitmez. 24 saat politika konuşulan bir evde büyüdüm. Bu nedenle olanı biteni bi noktaya kadar ‘normal’ görürüm.
Bu işin doğasında kavga gürültü vardır.
Politika yapan çoktur ama koltuk sayısı azdır. Yüzlerce kişi arasından iki vekil, üç başkan ve sayılı meclis üyesi ya da yönetim kurulu üyesi seçilecektir.
Bu da haliyle gerginliğe neden oluyor. Buna ‘parti içi’ mücadele diyoruz.
Bugün itibariyle iki önemli partimiz parti içi kavgalara sahne oluyor. AK Parti ve CHP’de bir süredir devam eden gerilim zirve yaptı.
İktidar Partisi’ndeki gerilim vekiller arasında… Nabi Hoca ve Emine Nur Günay bir tarafta, Harun Karacan diğer tarafta… Selamı sabahı da kestiler. Dijital ortamda bile bir araya gelemiyorlar.
CHP’deki kavga ise başkanlar arasında… Şubat ayında yapılan il kongresi kartları yeniden dağıttı. Gerilimi de artırdı… Yılmaz Hoca ve Ahmet Ataç aynı cephede… Karşılarında ise Kazım Kurt var.
AK Parti’de vekiller, CHP’de başkanlar…
Parti içi mücadele ‘kavgaya’ dönüştüğü zaman bunun partiye zarar verdiği, vereceği konuşulur. AK Parti ve CHP’deki kavgalarda partilere zarar verecek.
Az ya da çok…
İlk olarak politika yapmak isteyen ‘iyi niyetli, dürüst ve gerçek partici’ kimseleri partiden uzaklaştırır bu tür kavgalar… İnsan kalitesi düşer yani… O düşünce gerisini anlatmaya gerek yok sanırım.
İş, seçim kaybetmeye kadar gider…
İki partimizdeki kavgayı kıyaslarsak karşımıza ne çıkar?
Hangisinde durum daha kötüdür?
Hangi kavga onarılamaz yaralar açar?
Hangi kavga sokağa yansır, mahalleye yansır?
Elbette CHP’nin kavgası daha sıkıntılıdır. CHP’nin kavgası daha derindir.
CHP’nin kavgası partinin kılcal damarlarına kadar hissediliyor. Yılmaz Hoca ve Ataç’ın görev süreleri ve şehirdeki karşılıkları CHP’deki sarsıntıyı artıyor. Kurt’un partiye hakimiyeti ise çarpan etkisiyle CHP’yi duvardan duvara vuruyor.
CHP’nin kavgası neden tehlikeli? Çünkü tarafların ellerindeki ‘imkan’ var. Hepsi belediye başkanı… Bu kavgayı büyüten bir başka neden de Hoca’ya karşı yapılmış olmasıdır. Hoca’ya karşı topla tüfekle bakanla başbakanla girişilen kavgaların akıbetini biliyoruz.
CHP’li Kurt’un Hoca’ya isyanı Eskişehir’i yangın yerine çevirmek üzere… Kurt’a, Nisan 2019’da “Hoca’dan sonrası için Ahmet Ataç ile aranızda bir fay hattı görüyor musunuz” diye sormuştum. Kurt “Ben asla böyle bir işin içinde olmam hiç kimse de beni oraya çekmeye çalışmasın. Öyle bir derdim yok, gaza gelmem. Büyükerşen ile bağlantılı hesap kitap yapanlar hayal kırıklığına uğrar. Bunu denemeyelim. Böyle bir şey denersek Eskişehir zarar görür” diyerek cevaplamıştı.
Eskişehir zarar görür diyor, CHP’nin halini siz düşünün!
Kurt öyle dedi ama bir süre sonra kendini tam o noktada buldu.
Daha pek çok neden sayabiliriz. CHP’nin kavgası işte bu nedenle çok tehlikelidir.
AK Parti’nin kavgası için ne denebilir? CHP’deki kavga ile kıyaslanamaz bile… Üç vekilin görev süresi bittiğinde geriye bi şey kalmaz. Partiye zararı sınırlı kalır. Tabanı, çarşıyı, pazarı çok ilgilendirmeyen bir kavgadır en nihayetinde…
CHP’nin kavgasına başta vekiller ve il, ilçe başkanları olmak üzere taraf olanlar vardır. AK Parti’deki kavgaya üç vekil dışında neredeyse kimse taraf olmuyor, olamıyor! Çünkü üçünü de ‘haksız’ buluyorlar, çünkü niye kavga ettiklerini kimse bilmiyor!
AK Parti’nin kavgası kâğıt üstündedir! CHP’nin kavgası vücudun tüm hücrelerindedir.