Kimdir?
Eskişehir’de Temmuz 1994’te doğdum. Burada büyüdüm, burada okudum. Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. İyi bir Eskişehirliyim. Buradan hiç ayrılmamış ve ayrılmayı istemeyen birisiyim. Hukuk, çocukluktan beri istediğim bir şeydi. Ailemin de hep istediği hatta hani olur ya sülale lakapları… Biz ‘avukatlar’ olarak biliniyoruz. Muhalif, her şeye karışan, her olayda söz hakkı isteyen bir aileden geliyorum. Hukuk Fakültesi sonrası hakimlik, savcılık da olabilirdi ama avukatlık daha özgür, kendimizi daha rahat ifade edebildiğimiz, daha rahat çalışabildiğimiz bir meslek alanı. Avukatlık bana daha uygun geldi. Hiç pişman değilim. Yaklaşık bir yıl önce kurulan Adaletin Hukuku ve Parlamenter Demokrasi İdeali Platformu (AHPADİ) Kadın Hakları Komisyonunun Sözcülüğünü yapıyorum.
Toplumla buluşma imkanı 
Bizler Baro’ya bağlı olarak avukatlık mesleğini yürütüyoruz. Baro’nun da avukatlığın vermiş olduğu savunma ve muhalif kimliği olduğu için, sosyal ilişkilerimiz de zaten güçlü, sivil toplumla böyle güçlü bir ilişki bize artı kazandırıyor. Baro bünyesinde de Kadın Hakları Komisyonu üyesiyim. Oradaki çalışmaları da takip ediyorum. Bunun haricinde yaklaşık bir yıldır da AHPADİ vesilesiyle toplumla buluşma imkanı kazandık.
Ev hanımı, işçi, iş insanları, avukatlar…
Dernek statüsünde değiliz, platform olarak faaliyet gösteriyoruz. Bünyemizde gerçek kişiler, tüzel kişiler, çok farklı meslek kollarından kişiler de var. Ev hanımı, işçi, iş insanları, avukatlar var. Tüzel kişilik olarak dernek statüsünde olanlar var. Onlardan bir tanesi Emeklilikte Yaşa Takılanlar Derneği Eskişehir Şubesi. Memleket Sevdalıları Derneği de var. Buna benzer dernekler var… Daha zengin bir ortam yaratıyor.
Çok sorunumuz var
Toplumsal ve siyasi konjonktür anlamında değerlendirdiğimiz zaman çok sorunumuz var. Bizim için alan bulmak çok zor değil. Hukuksuz ve adaletsiz her türlü uygulama ve süreç hakkında ses getirmeye çalışıyoruz.  Çevre sorunları, kadına şiddet, sokak hayvanları… Parlamenter sistem ülkenin olduğu gibi bizim de gündemimizde. Adaletli bir uygulamaya erişmek için bizim öngördüğümüz en adaletli ve hakkaniyetli sistem esasen Parlamenter sistemle vücut bulacak. Bu noktada başkanlık sisteminin ülkemize getirmiş olduğu olumsuzluklar, ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı etkileri bizim odak noktamız oldu. Adaletsizliği ve hukuksuzluğu önlemek adına bu noktada parlamenter sistemin güçlendirilmiş parlamenter sistem olarak da değerlendirebiliriz elbette bunu bizim için bir önceliği var. Toplumun her kesimine daha çok ulaşabileceğimiz çoğulcu ve katılımcı bir demokrasiyi sağlayabileceğimiz bir alana bu şekilde ulaşabileceğimizi düşünüyor ve fikirlerimiz beyan ediyoruz.
Siyaseten ulaşmak mümkün olamayabiliyor
Toplumun her kesimine siyaseten ulaşmak mümkün olamayabiliyor. Siyaset yapınca bir ideolojiye, bir düşünce biçimine bağlı kalarak bunu yapıyorsunuz böyle olunca her insanı kucaklayamayabiliyorsunuz. Sivil toplum kuruluşlarının halkı bilinçlendirmek ve farkındalık yaratmak için yola çıkıyor, bizde o amaçla oyla çıktık. Herkese faydalı olacak işler yapmak istiyoruz.
Kapımız herkese sonuna kadar açık
Adalet ve hukuk kavramları ikisi birbirinden farklı hukuk olabilir ama hukuk adaletin sağlanması için yeterli olmayabilir. Amacımız hukuku, adaleti sağlayabilecek şekilde işlevsel hale getirmek. Adaletsiz hukuki uygulamalar olmuyor mu? Elbette oluyor… Biz daha çok hukuki ama adaletsiz uygulamalarla mücadele etmek istiyoruz. Adaletsizlikle ilgili mücadele etmek isteyen, toplumsal yaraya katkı sağlamak isteyen, sesini duyurmak isteyen herkese kapılarımız sonuna kadar açık. Pazarcı esnafı olabilir, gazeteci olabilir, ayakkabı dükkanı sahibi olabilir dediğim gibi herkese kapımız açık. Dernek olmadığımız için resmi bir üyelik olmuyor. Çevre, çocuk istismarı, kadın hakları gibi komisyonlarımız var.