Tamam, küçük bir şehiriz. Tek merkezli bir yaşam alanımız var.

Yolda yürürken hemen herkesi tanıyoruz. Adını bilmesek bile simasını çok iyi bildiğimiz binlerce insanla aynı yerlerde yemek yiyor, alışveriş yapıyor ve eğleniyoruz.

Şehrin en ücra köşesine açılacak ufacık bir mağazadan bile aynı anda haberdar oluyoruz.

Şehrin cemiyetini de, delisini de, velisini de muhtemelen hepimiz yakından tanıyoruz.

Hatta şehir merkezinde aynı civarda dolaşan sevimli can dostların adını dahi bilecek kadar küçük bir şehirdeyiz.

Hal böyle olunca birileri emeksiz yemeğin derdine düşüp, iştah kabartıyor.

Eskişehir’i yönetmek, dizayn etmek, Eskişehir’in herhangi bir alanını tekeli altına almanın çok kolay ve kısa süreli bir emekle gerçekleşeceğini düşünüyor.

Hatta mali durumu ortalamanın bir tık üstünde olan 3,5 kişi aynı masa da bir araya gelmesin. Birazda tanınıyorlarsa vay halimize…

Kimi Ticaret Odasını alıyor, kimi bir ilçe belediyesini. Kimi Eskişehir’in sanayisini yöneteceğim diyor Kimi Eskişehirspor’u alır geçerim diye hariçten gazel okuyor.

İsteyebilir, heveslenebilir, herkesin hakkıdır buna itirazım yok. Kızdığım ya da üzüldüğüm şey de bu değil.

Ben Eskişehir’in yapısı ile vizyonunu aynı kefeye koyarak onu bu kadar küçük, saf, basite indirgeyen zihniyete kızıyorum.

Akşamdan sabaha bu işlerin kolayca olabileceğini, 5 kişinin birbirine verdikleri gazla kendilerini masal şatosunun tahtına oturtacak kadar nasıl ileri gidebileceğine şaşırıyorum.

Hangi özgüvenle 700 bin seçmen, 100 bin taraftar, 20 bin esnaf, yüzlerce sanayicinin peşlerine takılacağına inandıklarını algılayamıyorum.

Daha bıyıkları yeni terlemiş, attığı taş herhangi bir kuşu ürkütmemiş, aldığı küçük sorumluluklar ile herhangi bir başarı yakalamamış olanları bir kenara…

Ömrünü özgün tek bir iş yapmadan ve sorumluluk almadan geçirmiş ama şehri yönetecek olana vize verecek gibi yapanları ayrı bir kenara yazıyorum…

O işler öyle kolay değil Paşam…

İstediğin kadar çalışmazsan, iddialı olduğun kadar sahaya çıkmazsan, etliğe sütlüğe karışmadan koltuğa gözünü dikersen büyük hata yaparsın.

En çok sen bilirsen, en çok sen konuşursan, her fikre itiraz edersen oturduğun tek koltuk yalnızlık olur.

Orada bugün seni gazlayan, her dediğini alkışlayan, karısına atmadığı günaydın mesajlarını atanlar bile olmaz.

Niyetin varsa, hedefin varsa, iddian varsa itirazım yok.

Ama bu şehri ve insanını küçümseme, bizi basit, saf, eksik zekalı zannetme.

1 milyon nüfus, 700 bin seçmen, 20 bin esnaf, yüzlerce sanayici olduğunu unutma…

Tamam, hobi olarak yine şehri dizayn et ama çaktırma…

Masada olan masada kalsın, başınız ağrımasın.