Enerji üretilirken kaçınılmaz olarak çevresel bozulmalar ve doğa tahribatı olmaktadır. Bugün birçok devlet, kalkınma hedeflerine paralel olarak iklim değişikliğine sebep olan fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmak için yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmaya önem vermektedir. Yenilenebilir enerji kaynakları doğru kullanılırsa doğaya ve doğal kaynaklara zarar vermemekte ve iklimi değiştirmemektedir. Hakeza su kaynaklarının yönetimi açısından da temel etkendir.

Son yıllarda ülkemizin elektrik enerjisi kurulu gücü, verilen teşvikler ve teknolojinin ucuzlaması doğrultusunda yenilenebilir enerji özellikle rüzgar, jeotermal ve güneş enerjisi lehine hızlı bir büyüme göstermektedir.

Jeotermal enerji santralleri, yerin derinliklerindeki kayaçlar içerisinde birikmiş olan ısının, depolandıkları rezervuarların keşfi ve yeryüzüne çıkartılarak işletilebilir hale getirilmesi ile ortaya çıktığı için oldukça maliyetli ve risklidir.

Sondajla çıkarılıp ısısı kullanılan jeotermal kaynak, tekrar kuyuya geri basılmadığında ve doğaya geri bırakıldığında içindeki mineral ve tuzlar nedeniyle çevre için önemli problemler yaratmaktadır.

Jeotermal enerji; elektrik üretimi, bölge ve bina ısıtması yanı sıra seralarda da kullanılıyor. Teknolojik seracılık faaliyetlerinin 7 kat verimli olduğu düşünülürse, yatırım için uzun vadeli kredi sağlanmasının ve vergisel teşviklerle karlı olacağı açıkça gözüküyor.

Jeotermal enerji hedefi 10. Planda 2023 yılı için 3000 MV olarak belirlendi. Tabi bunun bağlamında sürdürülebilir akıllı şehirlerle çevreci bir yapı ortaya koyabiliriz.

Dünya genelinde Türkiye, jeotermal enerjiden elektrik üretiminde ilk beşte. İç Anadolu’da potansiyel ise sadece %9. Peki, İç Anadolu’da potansiyel durum bu kadar azken Eskişehir’in çeşitli ilçelerine yapılmak istenen 9 adet jeotermal kaynak arama sahası neyin göstergesi?

Yazımın başında söylediğim gibi yenilenebilir enerji kaynakları detaylı incelemelerle üretime kazandırılırsa doğaya zarar vermez ancak paldır küldür doğanın talanını, flora ve faunayı düşünmeden alana dalarsanız sonuçlarını asırlar boyunca çekersiniz.

Eskişehir Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı Doğal Kaynaklar Ruhsat ve Kültür Varlıkları Müdürlüğü’nün duyurusuna göre; Eskişehir’de 9 adet jeotermal kaynak arama sahası için ruhsat verileceği açıklandı.

Mahmudiye’de 4.501,05 hektar,

Alpu/Uyuzhamam’da 2.400 hektar,

Tepebaşı’nda 736,16 hektar,

Mihalıççık/Sazak’ta 4.999,99 hektar,

Sarıcakaya/Mayıslar’da 3.200,01 hektar,

Günyüzü’nde 2.400 hektar,

Mahmudiye/Doğanca, Balçıkhisar’da 3.079,66 hektar,

Sivrihisar/Yaverören’de 3.260,25 hektar,

Sivrihisar/Kaymaz’da 4.200 hektar olmak üzere toplam 28 bin 777.12 hektar tarım ve orman alanı JES sahası olarak ihale edilecek.

Sivrihisar Kaymaz Mahallesi’nde ayrıca siyanürlü atık havuzu problemini de duymayan kalmamıştır. Yerleşim yerine yakın yerlerde yapılacak atık havuzu ve eğer olursa jeoetermal enerji santrali yer altı ve yer üstü doğal dengelerini bozmaya yetecektir.

Eskişehir Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı, duyurusuna göre ihaleler 7 Nisan 2020 tarihinde gerçekleştirilecekti. Jeotermal kaynak arama sahasına 3’er yıllık arama ruhsatı vermek üzere, açık teklif usulüyle ihale yapılacaktı. Konuyla alakalı bilgileri ve -yapılırsa tabi- açıklamaları köşemde belirteceğim. Ayrıca Resmi Gazete’de paylaşılan JES sahası ilanını da daha fazla bilgi açısından paylaşıyorum.

Madenler bir ülkenin zenginliğinin göstergesidir ancak çevreci uygulamalarla yapılması şartıyla! Tahrip edildikten sonra eskiye geri döndürmek çok daha pahalı tabi eskisi gibi olabilirse…