Eskişehir denince ilk akla gelenler arasında şüphesiz Kırım Tatarları vardır. Eskişehir nüfusunun hatırı sayılır bir kısmını oluşturan Tatarlar, uzun yıllardan beri şehrimizde ikamet ediyorlar. Sekiz yıl boyunca Eskişehir Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanlığını yapan ve 2009 yılında yapılan Bütün Dünya Kırım Tatarları Kongresi’nde ülkemizi temsil eden Mesut Ör ile Kırım Türkleri üzerine konuştuk.

Önce sizi tanıyalım…

İsmim Mesut Ör. Eskişehir doğumluyum. Dedelerim aslen Kırım’ın Orkapı şehrinden gelmiş. Soyadım da oradan kaynaklanıyor zaten… Eskişehir’de üçüncü kuşağım. Dedem Sovyet Ordusunda askermiş. Orada askerken 1. Dünya Savaşı’nda Alman Ordusuna esir düşüyor ve 1917 yılında esir değişimi esnasında Türkiye’ye geliyor. Uzun yıllar Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nde yönetim kurulunda bulundum. Ayrıca 2006-2014 yılları arasında sekiz yıl da başkanlık yaptım. Hatta dernekte en uzun süre başkanlık yapan insanlardan bir tanesiyim. Ayrıca 2009 yılında Kırım’ın Bahçesaray kentinde “Bütün Dünya Kırım Tatarları Kongresi” başlamıştı. Orada Türkiye’nin temsilcisi olarak görev aldım.

Kırım Türkü mü yoksa Tatar mı?

Kırım Türkleri kelimesini kullanmayı daha çok seviyoruz. Aslına bakarsanız “Tatar” ismini bize Ruslar takmış… Biz kendimizi “Kırım Türkleri” olarak adlandırıyoruz. Çünkü Kırım Türkü,  bizim için daha bağlayıcı bir kelime… Tatar deyince sanki Türklerden ayrı bir boymuş gibi algılanıyor. Zaten bizim derneğimizin açılımı da; “Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği” Ayrıca bizim konuştuğumuz Tatarca dili Kıpçak Türkçesidir… Eski Sovyet coğrafyasında Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan’a kadar gittiğiniz zaman, orada konuşulanların yarısını anlayabiliyorsunuz. Dolayısıyla Kıpçak Türkçesi bir “ortak dil” vazifesi görüyor.

Tatarlar ilk olarak Türkiye’ye ne zaman geliyorlar?

Osmanlı döneminde buraya ilk gelen büyüklerimiz, padişahların atlarını eğitmek için oradan getirilmişler. Zaten Osmanlı’nın birçok savaşında Kırım Tatarları öncü güç olarak görev yapmışlar. 1783 Kaynarca Antlaşmasıyla beraber Kırım’ın Sovyet Rusya tarafından işgal edilmesinden sonra özellikle 1850’li ve 1860’lı yıllarda Kırım Tatarları göçe zorlanıyor… Eskişehir’e de bu zamanlarda gelmeye başlıyorlar. 1860 yılında Eskişehir’deki ilk Tatar köyü olan “Aksaklı” da, Kırım’ın Akmescit ve Sak kasabasından gelenler tarafından kuruluyor. Fakat maalesef bu göçlerin sonucu orada bir facia yaşandı. Özelikle Stalin’in, 18 Mayıs 1944 günü bütün Kırım Tatarlarını sürgüne göndermesi, bir nevi soykırımdı… Çünkü sürgüne gönderilen insanların sayısı yaklaşık 400 bin iken, üç hafta içerisinde yüzde kırk altısı yollarda hayatını kaybetmiş. Kırım tatarlarının tarihi çok uzun ve geniş… Gerçekten anlatmakla bitecek gibi değil.

O yıllarda nüfus yoğunluğu nasıl?

Türkiye’deki hemen hemen her ilde Kırım Tatarları bulunuyor. Cumhuriyet döneminde ilk nüfus sayımının yapıldığı 1927 yılında nüfus 12 milyonken, Kırım’dan Türkiye’ye gelen kayıtlı göçmen sayısı bir milyon 100 bin civarında… Yani nüfusun yüzde dokuzu kadarı Kırım Tatarlarından oluşuyor. Fakat Kırım Tatarlarının en yoğun yaşadığı yerlerden birisi Eskişehir… Etnik köken üzerine belli bir nüfus sayımı yapılmadığı için şu an için Eskişehir’deki Tatarların oranını tam olarak vermek zor. Fakat Eskişehir bazında yüzde 15’ten fazladır diye düşünüyorum.

Eskişehir’deki yerleşim yerlerinize gelelim…

Merkezde birçok mahallenin kuruculuğunu yapmışız. Bunlar arasında; Ömerağa, Mustafa Kemal Paşa, Yeni Mahalle, İhsaniye, Şeker ve Hacı Seyit mahallelerini sayabilirim… Her ne kadar buraların kuruculuğunu Tatarlar yapsa da, sonrasında yaşanan taşınmalardan ve başka sebeplerden dolayı şu an için Eskişehir’in her mahallesine Tatarlar dağılmış durumda. Ayrıca kırsal alanda da kurucusu olduğumuz yaklaşık 37 tane köy var. Hemen hemen her ilçede köylerimiz mevcut. Özellikle Alpu’da çok yoğunuz… Kireç, Karaçay, Gökçeoğlu, Mamure, Çardakbaşı köyleri ve daha ismini hatırlamadığım birçok Kırım kökenli soydaşlarımızın kurduğu köy var. Hala da tarımsal faaliyetlerine devam ediyorlar. Modern tarım yaptıkları orada yaşayan diğer etnik gruplar tarafından da söylenir. Düzenli ve disiplinli çalışmaları vardır. Hatta bazı insanlar Tatarlar geldikten sonra biz çiftçiliği öğrendik derler… Alpu dışındaki bütün ilçelerimizde de soydaşlarımız var diyebilirim. İkinci yoğunluk Çifteler’de… Orada da Hayriye, Olcabaşı ve Yıldızören köyleri Tatarların kuruculuğunu yaptığı köyler. Keza Mahmudiye’de de Yeniköy, Fahriye, Lütfiye ve Tokathan köylerinin kuruculuğunu yapmışız. Ayrıca Sivrihisar’da var, Seyitgazi’de var… Mihalıççık’da da var lakin orada diğer ilçelere göre yoğunluk daha az. Fakat Mihalıççık/Koyunağılı Köyünde eski tarihli Kırım Tatar mezarları bulduk. Bu nedenle Kırım Tatarlarının o köyün kurucusu olma ihtimali var.

Peki, Kırım Türkleri olarak Eskişehir’e neler getirdiniz?

Göç dediğiniz üç harfli basit bir şey gibi görünüyor. Fakat biz oradan gelirken kültürümüzü de getirmişiz. En basitinden mutfağımız başlı başına bir zenginlik… Çibörek zaten herkes tarafından bilinir. Ayrıca her çeşit et yemeği, hamur aşı ve her olay için farklı yemek çeşitlerimiz vardır. Kırım Türkleri, Eskişehir’in hem siyasetinde, hem ekonomisinde, hem tarımında, hem de kültürün de ve sanatın da çok önemli isimler yetiştirmiş bir topluluk… Örneğin siyasete bakarsanız Hasan Polatkan Kırım Türküdür. Anavatan ve Doğru Yol Partilerinden belediye başkanlığı yapmış pek çok kişi de Kırım Türkü… Günümüzde Odunpazarı Belediye Başkanımız Kazım Kurt, Eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan… Pek çok isim Kırım Türkü… Kültür ve sanat konusunda da Cüneyt Arkın ismiyle bilinen Fahrettin Cüreklibatur; Karaçay Köyündendir ve Kırım Tatarıdır. Buna benzer birkaç tane daha ismimiz var. Ticarete baktığınız zaman; Organize Sanayi Bölgesine gittiğinizde Kırım Tatarlarının kurduğu birkaç tane büyük fabrika var. Zaten tarımda hemen hemen her türlü yeniliği; orağı ve sabanı Eskişehir’e getiren Kırım Tatarlarıdır. Tabiri caizse Eskişehir’de tarımda bir devrim yarattıklarını söyleyebiliriz. Ayrıca buraya gelirken yanlarında herhangi bir mal varlıkları olmadığı için ilk geldiklerinde çok yokluk ve sıkıntı çekmişler. Bu sebeple tahsile ciddi bir önem vermişler. Kırım Türkleri olarak tahsil oranının çok yüksek olduğu bir kesimiz… 1967 Eskişehir yıllığında okuduğuma göre; en çok yüksek tahsilli insan çıkartan köyler Kırım Tatar köyleridir. Bu nedenle olaya sadece göç olarak bakmamamız gerekir. Bir kültür aktarımı da söz konusu… Fakat Eskişehir’in neden Tatarlar tarafından bu kadar tercih edildiğini söylemek zor.

Sivil toplum örgütlenmesi konusunda ne durumdasınız?

Eskişehir’de Kırım Türklerine ait olan birkaç tane sivil toplum örgütü var. Bunlar arasında Kırım Gelişim Vakfı, Eskişehir Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği ve Eskişehir Kırım Halkbilim Araştırma Derneği’ni sayabiliriz. Eskişehir Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği, aynı zamanda bir spor kulübüdür. 1972 yılında kurulan derneğimizin amacı; Kırım’da yaşayan kültürümüzü burada gelecek nesillere unutturmamak ve bazı insanlara da anlatmak. Dernek bünyesinde bir halk oyunları ekibimiz var. Ayrıca her oyunumuzun bir hikâyesi de vardır. Vatan özlemimizi, sevincimizi ve üzüntülerimizi anlatır… Bunun yanında derneğimizin kurulduğu 1972 yılından beri “Kırım Postası” diye bir dergi de çıkartıyoruz. Ayrıca diğer Kırım Türkü dernekleriyle de hem organizasyonlarda hem de diğer etkinliklerde ortak çalışmalar içerisinde yer alıyoruz. Kırım Gelişim Vakfı, vakıf olması sebebiyle derneğe nazaran maddi yönden daha güçlü bir kuruluş. Kırım Halkbilim Araştırma Derneği de halkoyunları ile ilgili çalışmalarını devam ettiriyor. Farklı alanlarda çalıştıkları için bu şekilde faaliyet gösteriyorlar. Yoksa bir bölünme söz konusu değil.

Eğlencelerinizi de unutmamak gerek…

Eğlencelerimiz arasında şüphesiz en bilineni “Tepreş”... Tepreş, köken olarak “depreşmekten” gelmekte; uyanmak, dirilmek demek… Baharın gelişini müjdeleyen bir etkinlik. Son dört-beş yıldır Odunpazarı’ndaki Şehr-i Derya Parkında yapılıyor. Ayrıca bir de sonbaharda yapılan bağbozumu şenliğimiz “Dervize” var. Eskiden Kırım Tatar köylerinin bazılarında çok güzel üzüm bağları vardı. Üzümler toplanır, şırası yapılır ve pekmezi kaynatılırdı. Köylerde de nüfus yoğun olduğu için bu işler bir bayram havası içerisinde olurdu. Fakat şimdi herkes kente göçtüğü için üzüm bağları ortadan kalktı ve maalesef bu geleneğimiz de unutulmaya yüz tuttu… Öte yandan her kış geleneksel olarak Çibörek Gecesi düzenliyoruz. Köy kökenli insanlarımızın sayısı fazla olduğu için yazın bitmesiyle beraber köydeki işler de bitiyor ve kış aylarında bu etkinlik yapılıyor.

Peki, Kırım Türkleri olarak bir talebiniz var mı?

Tek talebimiz; Kırım’ın tekrar bağımsızlığına kavuşması… Kırım inşallah ileride bağımsızlığını kazanır ve kendi bayrağını dikecek bir karış toprağa sahip olur. Bence Kırım Tatarları da bunu hak ediyor. Çünkü biz dünyanın pek çok coğrafyasında, teşkilatlanmış yapımızla beraber varız. 15 civarında ülkede teşkilatlanmış Kırım Türkleri var… Hem de dillerini kaybetmemişler. Bana göre; eğer bir kültürü yaşatacaksanız en önemli öge dildir. Dilinizi kaybettiğiniz zaman gerisi çorap söküğü gibi gelir. Ben evde çocuklarımla Tatarca konuşuyorum. Gerek var mı? Bence var. Bir insan anadilini bilmeli…