Yazı: Merve Akman

Sivrihisar’ın 40 kilometre kadar güneyinde bulunan, 256 adet kuş türüne ev sahipliği yapan Balıkdamı Kuş Cenneti’nde maalesef pek bir cennetin kalmadığından söz edeceğim. Teknik terimler, kaç dönüm arazi üzerine kurulduğu falan zaten bu konulara girmeyeceğim. Dileyen Google’dan gerekli bilgilere ulaşabilir: Sivrihisar Belediyesi ve Eskişehir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nde açıklamalar mevcut.  Keza sadece yaptıklarımız güzelleme ve süslemelerden ibaret. 

Bölgeye giriş yaparken karşılayan tabelada yazanları aynen buraya naklediyor ve her kelimesini okumanızı rica ediyorum: 

“Balıkdamı Sulak Alanı Yaban Hayatı Koruma Sahası.  

Dikkat!!!   

Sulak alan ve koruma sahasında; her türlü kara ve balık avcılığı, üreme dönemlerinde (15 Mart – 15 Temmuz) kuşları rahatsız etmek, suya girmek, yüzmek ve çevreyi rahatsız edici faaliyetler yasaktır.  

Unutmayalım! Doğa bize çocuklarımızın mirasıdır. Koruyalım, yaşatalım…” 

Tabelada yazılanlar ne kadar tutarlı? Hakikaten bölge yeterince korunuyor mu yoksa suistimale açık bir vaziyette kurbanlık gibi mi bekletiliyor? 

Açıkçası Balıkdamı’na giderken yasa dışı avcılık ve kıyı kirliliğinden haberim vardı fakat çok daha fazlasıyla karşılaşacağımı ummuyordum.

Şimdi gözlemlerimi madde madde aktarayım: 

-Kıyı kenarları avcıların bölgede sıklıkla bulunduğunun işaretleriyle dolu. Renk renk fişekler ve kutuları yasa dışı avcılık yapıldığının göstergesi. Bir kutu fişek topladım, fazlası da mevcut. Muhtemelen şimdi giderseniz bulamazsınız çünkü Balıkdamı paylaşımlarımdan sonra Doğa Koruma Milli Parklar’dan ekipler bölgeye inceleme için gittiler.  

-Bölgede atık kirliliği sadece fişeklerden ibaret değil. Dikkatimi çeken detay su kıyılarında tarım zehirlerinin bulunduğu kutulara rastlamış olmam. Yakınlarda tarım arazisi olsa bile hangi aklın ürünü su kenarlarına tarım zehri kutularını atabilir? 

-Balıkdamı’nda gördüğüm en üzücü manzarada sazlıklarda yapılan vahşet. Kıyı kenarlarında bulunan bir bölüm sazlık yasa dışı avcılık yapanlar tarafından yakılmış. Sazlıklar yakılınca kuşların alanlarına daha kolay gidilecek düşüncesi hakim. Ancak bu sazlıklara kuşlar yumurtalarını bırakıyor ve yavrular orada büyüyor. Çıkarılan yangınlarda yavruların can verdiğine eminim. Üstelik 15 Mart-15 Temmuz kuşların üreme zamanı.

 

-Sadece toprak değil su altı da içler acısı vaziyette. Bölgede dalış yapan dalgıçlardan edindiğim bilgilere göre su altında balıkçılar tarafından atılan çok fazla balık ağı mevcut. Bu hem balıklara hem çevreye hem de kuşlara zarar veriyor. 

Sonuç olarak; kapsamlı denetim olmadığı müddetçe bu manzaralarla daha çok karşılaşacağız. Politikacıların bu yetersizlikleri ve doğa katliamlarını mecliste sık sık gündemde tutması gerekiyor. Yerel yönetimlerin kırsalda bölge halkına bu konuda eğitimler vermesi gerekiyor.  

Özellikle çiftçi tarımsal sulama konusunda eğitimler almalı. Her gittiğim bölgede kuraklığın ciddi etkilerini görüyorum. Balıkdamı’nda da bazı tarlalar aşırı sulamadan yemyeşil bir vaziyetteydi. Aşırı sulama memleketi felakete sürükleyecek. Analiz, tutarlılık, sıkı bir denetim ve eğitim akıllanmamızı sağlar mı? Evet, ama bunun için önümüzde daha yüzyıl olduğu kanaatindeyim. 

Yüz yıl sonrada Balıkdamı Kuş Cenneti’nin sadece adıyla değil yaban hayatı zenginliğiyle yaşamasını diliyorum…