Taşel, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Ulusal bağımsızlık mücadelesi zaferle sonuçlanmış, Lozan antlaşması imzalanıp Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu. Cumhuriyet ilan edildiğinde Türkiye nüfusunun yüzde 85 i köylerde yaşıyordu. Halkın temel geçim kaynağı tarımdı. Ancak tarım, ilkel yöntemlerle yapılıyor, pek çok arazi ekilmeden öylece boş duruyordu. Çiftçi parasız ve bilgisizdi. Tarımsal üretim çok yetersizdi.

'Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa meydana gelen zaferler kalıcı olmaz, kısa zamanda söner' diyen Atatürk ekonomik yönden kalkınmayı sağlamak amacıyla İzmir İktisat Kongresini topladı. Çiftçi, tüccar, sanayici, işçi gruplarından 1135 delegenin katıldığı kongrede 12 maddelik “ Misakı İktisadi” kabul edildi. 288 maddeden oluşan kararlar uygulamaya konuldu. Tarımda, ticarette, sanayide kalkınmaya yönelik cesur adımlar atıldı. Atatürk “ Köylü milletin efendisidir” diyerek harekete geçti. 1925 yılında Aşar(Öşür) vergisi kaldırıldı. Köylüye, tohum, araç-gereç ve para yardımı yapıldı. Fidan dağıtıldı. Yurdun değişik yerlerinde “ Tohum Islah İstasyonları” açıldı. Ülke genelinde 572 Tarım Kredi Kooperatifleri kuruldu. 1933 yılında Ankara da Yüksek Enstitüsu açıldı. Tarım öğrenimi için Avrupaya öğrenci gönderildi. Hayvan hastalıkları ile mücadele edildi. Haralar, ağıllar üretme ve yetiştirme çiftlikleri, devlet aygır depoları, damızlık yetiştirme merkezleri, serum ve aşı kurumları kuruldu. Hayvan sergileri açıldı. Atatürk 1925'te Atatürk Orman Çiftliği başta olmak üzere örnek çiftlikler kurdu. 1929 yılında “ Topraksız çiftçiye toprak verilmesi hakkında kanun” çıkarıldı. “Ziraat Bankası” çiftçiye en uygun şekilde kredi verecek biçimde yapılandırıldı. Tarıma ve çiftçiye verilen bu önem neticesinde, erken Cumhuriyet döneminde uygulanan bu planlı tarım politikaları sonunda oldukça başarılı olundu. 1920-1938 yılları arasında pamuk, tütün, şeker pancarı, üzüm, fındık, incir, zeytin ve buğday üretiminde önemli miktarlarda artışlar oldu. Dışarıdan un ithal eder durumdan, dışarıya buğday ihraç eder duruma gelindi. ( Son Posta- Cumhuriyet – 29 Ekim 1938) Yurtdışına ihraç edilen tarım ürünleriyle, ihraç edilen tarım ürünlerinin gelirleriyle, Cumhuriyetin tarıma dayalı sanayi kuruluşları fabrikaları kuruldu. Şeker Fabrikaları – Basma Fabrikaları – Sigara fabrikaları – ayakkabı fabrikaları bunların en güzel örnekleridir.

Geldiğimiz noktada, Türkiye son yıllardaki yanlış tarım politikaları nedeniyle bu topraklarda yetişen pek çok tarım ürünü ve buğdayı da ithal etmeye başladı. Kendi buğdayımızı dahi yurtdışından almak zorunda kalıyoruz. Tarımsal üretim için gerekli kalemler olan tohum, gübre, mazot, ilaç fiyatlarında dengesiz artışlar oldu. Üretici girdi fiyatları TUİK verilerine göre %155 arttı.

Girdilerin yüksek açıklanan taban fiyatlarının enflasyon karşısında yetersiz kalması, bu taban fiyatlarını anlamsız kıldı. Hayvancılık can çekişiyor. AKP kendi çıkardığı tarım kanununa uymuyor. Tarım kanununun 21. Maddesine göre “ Tarımsal Destekleme Programlarının Finansmanı bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi milli hasılanın yüzde birinden az olamaz.” Demektedir.

Çiftçiye bu kanunda ön görülen GSMH nın yüzde bir i hiçbir zaman çiftçiye verilmedi. Köylü milletin efendisi olmaktan çıktı. Emeğinin karşılığını alamayan çiftçi toprağa küstü. Tarım ve hayvancılık alanında girdilerin yüksek olması nedeniyle çiftçi üretemez hale geldi. Çiftçinin büyük bir kısmı ekişte gübre kullanamadı. Köyünü toprağını terk ederek emeğinin karşılığını alamayan köylünün büyük bir kısmı toprağını terkederek büyükşehirlere göç etmeye başladı. Köylerde tarım ve hayvancılık yapacak genç nüfus kalmadı. Köyde yaşayanların yaş ortalaması 60 civarındadır.

Çiftçiyle toprağın barıştırılması gerekir, bu da çiftçiye samimi bir destekle mümkün olur. Gerekli destekleme sağlanmalı, girdi fiyatlarında indirimler yapılmalıdır.

Kampanya başlangıcında pancar alım fiyatı olarak ton başına 1450 TL belirlenmişti. Ancak arka arkaya gelen mazot zamları, elektrik zamları maliyeti tekrar artırmıştır. Pancar alımında düşülen fire oranları % 6 civarında iken bu yıl % 13-14 seviyelerine çıkarılması, şeker oranının düşük gösterilmesi mağduriyet yaratmaktadır. Pancarda kota çiftçinin ayrı bir yarasıdır.

Çiftçimizi mağdur eden emeğini ve alınterini hiçe sayan başka uygulamalar da vardır. Ziraat bankası, çiftçinin bankası olmaktan çıkmış, kuruluş amacı dışındaki holdinglere hizmet etmektedir.

Tarıma dayalı fabrikaların özelleştirilmesi çiftçilerimizi tefecilerin kucağına itmiştir. Tütün fabrikası, birçok şeker fabrikası özelleştirilmiş 14 şeker fabrikasının satışı gündemdedir. 1575 köyden şeker pancarı alan bu 14 şeker fabrikası da özelleştirildiğinde bu köylerde yaşayan 47500 kişi köylerini boşaltacak kentlere göçecelerdir. Bu da işsizliğin artması demektir.

SEKA satıldı, orman köylüleri mağdur oldu. Basma fabrikaları satıldı. Pamuk üreticileri ve tekstil çalışanları yok edildi.

Tarım stratejik bir sektördür. Tarım ürünleri kendi kendine yeten bir ülkeden tarım ürünlerini ithal eden bir ülkeye döndük. Bu durum acıklıdır. Önümüzdeki yıl şekerin 1 kilogramı 50 tl ye çıkacaktır. Buğdaydan elde edilen un ile pancardan elde edilen şeker, yoksulların ana besin kaynaklarıdır. Alt gelir grupları neredeyse bu temel gıdalara ulaşamayacak noktaya gelmişlerdir. Şeker fabrikaları satılamaz. Bir karış toprak boş bırakılamaz.

Yaklaşan iktidarımızda:

  • Tarım topraklarımızı taviz vermeden amansız ve fakatsız koruyacağız.
  • Tarımda havza bazlı üretim planlamasına geçeceğiz.
  • AR-GE yi destekleyeceğiz.
  • Ziraat Bankası çiftçinin bankası olacak.
  • Et ve Süt Kurumu, Çay-KUR – TMO gibi kurumları yeniden yapılandıracağız.
  • Su Master planı ve Sulama planının açıklayacağız.
  • Her köye en az 1 teknik personel ataması yapacağız.
  • Kooperatifçiliği destekleyeceğiz.
  • Çiftçilerimize tarım kanununda yazan desteği vereceğiz.
  • Çiftçilerimizin borç yükünü hafifleteceğiz.
  • Tarımsal üretimde kullanılan vergi almayacağız. Kırmızı mazot uygulamasına geçeceğiz.
  • Çiftçi ürün fiyatını ekmeden önce bilecek.
  • Sulama faturası hasattan sonra tahsil edilecek.
  • Tarım destekleri ve araçları haczedilmeyecek, desteklerden kesinti yapılamayacak.
  • Hasat döneminde ithalatı yasaklayacağız.
  • Mera alanlarını koruyacak, besiciye açacağız.
  • Ürün paritelerini sürdürülebilir seviyeye çıkaracağız.
  • Tarım sektöründe gençler ve kadınlar için teşvik getireceğiz. 18 yaşına giren genç çiftçilerin sosyal güvenlik primleri devlet tarafından karşılanacak.
  • Orman köylerimizi koruyacağız.
  • Köylüyü tekrar milletin efendisi yapacağız.”