Eskişehir Cumhuriyet Mahallesi Sakarya Caddesi’nde bulunan bakkalda uzun yıllardır mesleği birlikte yürüten Akalın çifti, işletmelerinde eski esnaflığı yaşatmaya çalışıyor. Pos cihazının dahi bulunmadığı dükkanda ev yapımı turşu, hala kefeli teraziyle tartılıyor. Üniversitede öğrenim gören iki kızının eğitim giderlerini karşılayabilmek için bakkaliye işlerini sürdürmek durumunda olduklarını dile getiren Necmettin Akalın, esnaflık yapmanın son zamanlarda iyice zorlaştığını dile getirdi. Eşi Hatice Akalın ile birlikte zorlukları aştıklarını aktaran Necmettin Akalın, “Çeşitli mücadeleler, esnaflığın büyüklüğü, küçüklüğü, zararı, karı, hepsini beraber çektik. Esnaflığı iyi niyetle sürdürüyoruz. Kimseyi kandırarak işleri götürmüyoruz. Büyük marketlerin yapmadığı işler bizim markette devam ediyor” şeklinde konuştu.


“Pos makinesine ihtiyaç yok”

 

Son dönemde gelişen teknolojinin insani ilişkilerin de bozulmasına yol açtığını belirten Akalın, bazı şeylerin organik kalması gerektiğine değindi. Pos makinesini bir ihtiyaç olarak görmediğini sözlerine ekleyen Necmettin Akalın, “Pos makinesi kullanmadığımız bir şey. İhtiyaç olmadığı için kullanmıyoruz. Birisi buradan mal alacağı zaman yan taraftan benim dükkanın ihtiyacı olan malı kredi kartıyla aldırıyorum. Sonra o malı burada rafa koyup satıyoruz. Hem adamın işi görülüyor hem biz müşteriyle alacak verecek meselesinde münakaşa etmiyoruz” ifadelerini kullandı.


“Mahalleli ile dayanışma sayesinde 30 yılı devirdik”

 

Eski esnaf geleneklerini sürdürmenin zor ama güzel olduğunu aktaran Akalın, “El emeği olmayan esnafın yaşama şansı hiç yok. Kimse kimseyi kandırmasın. Marketlere karşı dayanma gücü yok. Yaptığımız işler arasında turşu alım satımı var. Bunun suyunu biz yıllardır satıyoruz. Turşudan çok suyu satılıyor. Turşuyu da biz 50 kuruşa, 1 liraya, durumuna göre ne verirse alıyoruz. Çünkü o şekilde malzemesi tedarik edilebiliyor. Turşu satılmış, satılmamış hiç önemli değil. Bunu düzenli olarak kurduğun müddetçe, ayarını da yaptığın müddetçe vatandaş suyunu içiyor. Ne verirse de alıyoruz. İlla şu kadar vereceksin diye bir şey yok. Kendini kurtardığı sürece bu çark dönüyor. Eski köy düzeni devam ettiği için bazen gülüyorlar. Gelen müşteri malı alacağım deyince ihtiyacı da varsa parasını bugün getirmese yarın getiriyor. Biz de idare ediyoruz” diye belirtti. El emeğinin esnaflık için olmazsa olmaz olduğuna dikkat çeken Necmettin Akalın,“Bu iş bizden sonra değil, bu işi yapan insanların ne dükkanı olursa olsun yaşama şansı hiç yok. Niye yok? Birincisi el emeği yok, sevgi saygı yok; insanları kandırma diye bir olay var. Biz bunların hiçbirini yaşamadık” dedi.


"Çocuklara dolmuş parasını biz veriyoruz"

 

Hem aile içinde hem de mahalleliyle dayanışmaları sayesinde 30 yılı devirdiklerini söyleyen Hatice Akalın ise “Herkes bizi tanıyor. Mesela çocuğun parası yok ve dolmuşa binecek. ’Dedem, babam sonra verecek’ diye söylüyor biz de dolmuş parasını veriyoruz. Pos cihazı olmadığı gibi veresiye, yazdırma çizdirme yok, bir para gelecek gidecek diye bir sorun da yok. Müşterilerimiz de iyi insanlar veriyorlar yani” dedi.