Cumhuriyet döneminde izlenen cami politikası bilimsel metodlar kullanılarak incelenmesi gereken bir konudur. Bir dergi yazısının sınırlılığı nedeniyle birkaç ana noktaya değinmekle yetineceğim.

Cumhuriyet idaresi ilk olarak cami görevlilerinin maaşlarının arttırılması için arayışa girer. Bunun için Diyanet İşleri Başkanlığı 12 Haziran 1924’te camilerin sistemli bir tasnifi için talimatname hazırlar. Özellikle 19 Nisan 1927 tarihli Bütçe Kanunu’nun 14. Maddesinde, Diyanet İşleri Başkanlığı’na “camilerin hakiki ihtiyaca göre tasnif” görevi verilir. Sonraki yıllarda önemli yasal düzenlemeler yapılır. Asıl düzenleme 15 Kasım 1935 tarihli “Cami ve Mescidlerin Tasnifine ve Tasnif Harici Kalacak Cami ve Mescid Hademesine Verilecek Muhassasat Hakkında Kanun”dur. Bu kanunun birinci maddesinde, “Tasnif harici kalacak cami ve mescidler usul ve mevzuata göre kendilerinden başkaca istifade edebilmek üzere kapatılır” denilmiştir.

Camilerin kapatılması rastgele yapılmaz; caminin kaç vakte ve hangi vakit namazlarına açık olduğu, yakınında başka bir cami ve mescit olup olmadığı, namaza gelenlerin sayısı, minare ve şerefesinin adedi, tarihi veya mimari bir kıymetinin olup olmadığı gibi hususlara bakılır. Beş vakit namazda cemaati olan, mamur olan, 500 metre yakınında başka mescit veya cami olmayanlar açık tutulur. Tarihi ve mimari değeri olan camilere dokunulmaz. Şunu da vurgulayalım ki, tasnif sonrası kapatılan bazı camiler satılır. Çıkarılan kanuna göre, satıştan elde edilen parayla kutsal abideler, camiler onarılacaktı. Hükümet buna ihtimam gösterecekti. Yine belgelere bakılırsa bu parayla birçok cami onarılır.

Kısaca, Tek Parti dönemi cami politikası eleştirilirken, bunların da dikkate alınması gerekir. Seçici bir anlayışla belgelere bakılırsa “hakikat” bulunamaz.

İnönü, 1943 yılında İsmet Paşa Köyünü ziyarette  

İsmet Paşa Köyü Kuruluyor

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra (93 Harbi) Bulgaristan’dan yüzbinlerce Müslüman Anadolu’ya göç eder. Göçlerin ardı arkası kesilmez. Dünya tarihinin en büyük dramlarından, zulümlerinden biridir, Bulgaristan’dan yola çıkan göçmenlerin on binlercesi yolda toprağa düşer, hayatlarını kaybeder. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde Bulgaristan’dan gelen göçmenler tarafından çok sayıda köy kurulur.

Cumhuriyet’in ilanından kısa bir süre sonra Bulgaristan’ın Hazergrad/Razgrad Kazası Kalava Köyü’nden 17 hane nüfus 25 Temmuz 1926’da Çifteler yakınında bulunan Serçesürüsü mevkiine yerleştirilirler. Daha sonra burası 13-15 Mart 1927’de İçişleri Bakanlığı kararıyla İsmet Paşa Köyü olarak adlandırılır. Böylece İsmet Paşa Köyü kurulur. Köyün yerleşim planı çok muntazamdır. Örnek bir yapısı vardır. Buraya yerleştirilen göçmenlerden biri Topçuoğlu Hüseyin Ağa’dır. Bu kişi İsmet İnönü’nün annesi Cevriye Hanım’ın yakın akrabasıdır.

İsmet Paşa Nahiyesi Kuruluyor

İçişleri Bakanlığı, 1930 yılının başlarında İsmet Paşa Köyü’nün gelişme potansiyeline sahip olduğunu belirtir ve idari yapısını nahiyeye dönüştürmek için çalışma başlatır. Bunun temel nedeni cıvar köyler halkının bürokrasiye ait işlerini hızlı bir şekilde yürütmek içindir. Güvenliği sağlama endişesi de etkili olur. Sonuçta hazırlanan üçlü kararname 7 Nisan 1930’da Atatürk, İsmet İnönü ve İçişleri Bakanı Şükrü Kaya tarafından onaylanır ve köyün idari statüsü nahiyeye yükseltilir.

İsmet İnönü ve Annesi Cami Yaptırıyor

İsmet Paşa Nahiyesi’nin İnönü ailesi için birçok anlamı vardır. Nahiye merkezinde akrabalar yaşamaktadır ve Cumhuriyet’in ikinci adamının adını taşımaktadır. Nahiye merkezinin bir eksiği olmamalıydı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve ailesi, bugün yapılan ithamların aksine inançlı kimselerdi. Sadece inançlarını “reklam” yapmadan yaşarlardı. Dini siyasete alet etmezlerdi. Sessiz sedasız Nahiye merkezine bir cami yaptırmayı daha uygun bulmuşlardı. İkinci Dünya Savaşı’nın en bunalımlı dönemlerinde İsmet İnönü ve annesi Cevriye Hanım buraya bir cami yaptırmaya karar verirler. 1942’de Cevriye Hanım’ın da katıldığı bir törenle inşaat başlatılır. Cevriye Hanım, inşaat temeline bir miktar madeni paranın bulunduğu bir kavanoz koyar. İnşaat hızla yükselir. Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde bulunan belgelere göre İsmet İnönü caminin yapımıyla yakından ilgilenir. İhtiyaç duyulan parayı gönderir. Eskişehir Valisi Hamit Oskay inşaatla ilgili gelişmeleri, harcanan parayı Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine bildirir. Belgelerin diline ve üslubuna bakılırsa İsmet İnönü ve annesi kuruşu kuruşuna giderleri karşılarlar ve işin ilginç yanı da Vali istemekten çekinmez. İsmet İnönü 1943 yılının Temmuz ayında Çifteler Köy Enstitüsü’nü ziyareti sırasında nahiye merkezi olan İsmet Paşa Köyü’ne de uğrar. Çifteler Köy Enstitüsü mezunu değerli öğretmenimiz Şükrü Adak’ın anlatımına göre, İnönü, iyice yaşlanmış Topçu dayıyla konuşur. Köy kahvesinde oturur ve muhtardan camiinin inşaatı hakkında bilgi alır. Kısa bir süre sonra caminin inşaatı tamamlanır. Cevriye Hanım, Ankara’nın ünlü Hacı Bekir Şekercisinden sandıklar dolusu mevlit şekeri gönderir ve okunan mevlitle cami ibadete açılır.

İsmet İnönü ve annesi sessiz sedasız bir şekilde bir caminin yapımını gerçekleştirirler. Bu cami İnönü ve ailesinin bir gurur abidesi olarak halen dimdik ayakta duruyor. Elbette İnönü’ye yapılan eleştirilere de iyi bir cevap olarak.

Prof. Dr. Kemal YAKUT

Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı