Eski Kılıçoğlu Sineması Müdürü ve şehrimizin tanınmış simalarından Ethem Arda, 71 yıllık sinema kariyerini ve Kılıçoğlu Sinemasının tarihçesini, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Youtube kanalında Kent Belleği Müzesi Serisinde anlattı.

“ASİ GENERALİN SON EMRİ” SİNEMAYA BAĞLADI

“1927 yılında Eskişehir’de doğdum. 1937 senesinde de sinemada işe başladım. 71 senelik bir sinema hayatım var… Bir gün ilk defa sinemanın önünden geçiyordum; “Asi Generalin Son Emri” filminin afişini gördüm. Sinemanın içerisinden büfeci çıktı ve sinemaya girip girmeyeceğimi sordu. Paramın olmadığını söyledim. Gel, hem sinema seyredersin hem de gazoz satarsın dedi. Bu vesileyle sinemanın içerisine girdim. Daha önce hiç sinemaya gitmediğim için sinema, bana çok tuhaf geldi. Büyük bir perde… O gün akşama kadar orada çalıştım. Seyrettiğim “Asi Generalin Son Emri” filmi, beni sinemaya bağladı.”

Eski Kılıçoğlu Sineması Müdürü Ethem Arda

SİNEMA AŞKI OKULU TERK ETMEME SEBEP OLDU

“Aklımca; hem okula gideceğim hem de sinemaya devam edeceğim… Fakat sinema aşkı okulu terk etmeme sebep oldu. Bir müddet sinemada gazoz sattık. Daha sonra sinemanın Rum makinisti bana makinistlik öğretmeyi teklif etti. Bende sinemaya merak çoktur… Gelen sinema afişlerinden yönetmenlere, hatta artistlere varasıya kadar deftere yazardım. Bana makinistlik öğretti ve sinema makinistliği yaptım.”

BU ÇOCUK DOĞUŞTAN SİNEMACI

“Bir gün Kılıçoğlu Şirketinin sahiplerinden birisi beni fabrikaya çağırdı. Beni nereden bulduklarını bilmiyorum… Bana şunu dedi; “Biz bir sinema yaptık. Kiremit ve tuğla yapımını biliyoruz fakat sinemacılığı bilmiyoruz. Araştırma yaptık ve size faydalı olacaksa bu adam faydalı olur dediler. Çünkü bu çocuk doğuştan sinemacı…” Ne söylemişlerse aynısını söylüyorum… İş teklifinde bulundular. Ben çekindim tabi; çünkü büyük şirket…”

TEK BİR ŞART KOŞTUM

“Onlara bir şart koştum. Dedim ki; ben sinemacıyım. Bu sebeple yarın öbür gün anlaşmalar yapmaya ve filmler almaya gideceğim. Eğer bana karışacaksanız, beni işe almayın… Genel müdür bana; sen sinemanın sahibi mi olacaksın dedi. Hayır, sinemanın sahibi olmayacağım; işletmenin sahipliğini istiyorum dedim. Daha sinemayı açmamışsınız, eğer muvaffak olamazsam işime son verirsiniz. Fakat karışırsanız olmaz diye de ekledim. Peki dediler ve kabul ettiler.”

İNSANLAR “SİNEMA BUYMUŞ” DEDİ

“İşe başladım ve 1959 senesinde “Bazıları Sıcak Sever” filmiyle sinemayı açtık. Kılıçoğlu Sineması yapıldığı zaman Eskişehir’de on sinema vardı ve tüm sinemaların haftalık kapasitesi 15-20 bin kişi civarındaydı. Kılıçoğlu Sineması açıldığında İtalya’dan son sistem iki tane makine aldık. Koltuklarını fabrikada özel olarak modern çizgilerle yaptırdılar. Halk ve entelektüel kişiler geldiği zaman “sinema buymuş” dediler.”

BÜTÜN MATİNALAR DOLDU

“Perde açıldığı zaman makiniste projeksiyonu perdeye vermesini söylemiştim. Yazılar perdenin üzerinden geçerken perde yavaş yavaş açılıyordu. Böylece sinemaya bir güzellik veriyorduk. İnanır mısınız; Eskişehir halkı, sinemanın ne olduğunu Kılıçoğlu Sinemasında öğrendi. Personellerimiz hepsi üniformalı ve beyaz eldivenliydi. Bu da Eskişehir’de yayıldı. Bütün matinalar kapalı gişe olarak doldu…”

YER BULAMAYANLAR PATRONU ARIYORLARDI

“Eskişehir’e sinemacılığı Kılıçoğlu ailesi tanıtmıştır. Sinemanın sahibi olan patron, yer bulamayan insanların kendisini aramalarından dolayı akşam saat 21.00’dan sonra telefonun fişini çekmek zorunda kalıyordu. Beş matinanın da biletlerinin saat 13.00’da bittiğini bilirim... Ayrıca haftada 15 bin civarında kişiye ev sahipliği yapan sinema, diğer sinemaların kapanmasına sebep oldu.”

MÜZİK GRUBU SİNEMAYI CANLANDIRDI                                                                              

“İşler bu şekilde giderken Kıbrıs Barış Harekâtı patlak verdi. Bu nedenle Amerikalılar ambargo koydular; Türkiye’ye film göndermiyorlar…  Yazıhanede otururken üniversite talebesi bir çocuk geldi ve beş kişi bir orkestra kurduklarını, burada da program yapmak istediklerini söyledi. Bende kabul ettim ve böylece program yapmaya başladılar. Gündüz prova yapıyorlar, akşam da 19.00 ve 21.00 matinalarına çıkıyorlar. İlk üç gün çok gelen olmadı. Fakat sonradan, Kıbrıs Barış Harekâtı sebebiyle yavaşlayan sinemayı, o çocuklar tekrardan yükselttiler. Program yaptıkları gecelerde satışlarımız yükseliyordu… Aşağı yukarı dört sene kadar program yapmaya devam ettiler. Ambargonun kalkmasının ardından Amerikan filmleri tekrar gelmeye başladı, fakat biz o çocukları bırakmak istemedik.”

“SİZ SİNEMACILIK YAPMIYORSUNUZ”

“Normal ses sistemleri yerine, “Dolby” ses sistemleri çıkmıştı. İstanbul’da ilk gördüğümde seslerin daha dağınık gelmesi sebebiyle tuhafıma gitmişti. O esnada da, eşimle birlikte İsviçre’ye gittik. Orada bir akşam Rex Sinemasının, James Bond’un filminin afişini astığını gördüm. Altında da “Dolby Stereo” yazıyordu. Filme bilet aldık ve zaman o kadar hızlı geçti ki; başlamasıyla bitmesi bir oldu. Çıkışta eşime sinemayı nasıl bulduğunu sordum. Bana; “Kalbin kırılacak, boş ver. Siz sinemacılık yapmıyorsunuz, sinema buymuş.” dedi.”

TÜRKİYE’YE “DOLBY”İ BİZ GETİRDİK

“Daha sonra Dolby ses sistemlerinin merkezinin Londra’da olduğunu öğrendik. Eski Sanayi Odası Başkanı Savaş Özaydemir’in de İngilizcesinin kuvvetli olması sebebiyle, onun aracılığıyla Londra’yla görüştük ve üç gün sonra bir mühendisin Ankara’ya geleceğine dair bir telgraf aldık. Mühendisi arabayla karşılamaya gittim ve Eskişehir’e geldik. Gerekli incelemeleri yapmasının ardından cihazlarla birlikte geleceklerini ve sistemi monte edeceklerini söyledi. Montaj işlemlerinin tamamlanmasının ardından Dolby Stereo sisteminin açılışını yaptık. Daha önce İstanbul’da bir sistem kurulmasına rağmen, o gerçek bir Dolby ses sistemi değildi. Hoparlörleri karşılıklı koyarak akustik bir hava yaratmaya çalışmışlar... Türkiye’de ilk gerçek Dolby ses sistemini biz kurduk. Hatta “Top Gun” filmi vizyondayken, film esnasında insanlar başlarını kaldırıp uçaklar yukarıdan geçiyor mu diye bakıyordu.”

BÜTÜN FİLM ŞİRKETLERİNİ BAĞLAMIŞTIM

“Fox, Metro-Goldwyn-Mayer, 20th Century Fox, Columbia ve Paramount” şirketleri eğer bir sinemada varsa; o sinema yaşar… Bu şirketlerden film almadığın müddetçe sinemacılık yapamazsın. Bende bu şirketlerin hepsini bağlamışımdır… İnanmazsınız; İstanbul’daki film şirketlerine Ankara’nın verdiği paranın bir fazlasını Eskişehir veriyordu. Biz mukavelemize “filmleri İstanbul’la birlikte oynatacağız” yazmıştık. Ankaralı, Bursalı müşterilerimiz, bu film daha bize gelmedi diyorlardı.”

BÜYÜK ŞİRKETLER BİZE HAKİM OLMAYA BAŞLADI

“Sinemacılar genelde bono verirler. Fakat bizde para peşindi... Film vizyondan çıkar; ertesi gün bordrosu yapılır ve parası verilirdi… Bu sebeple film şirketleri bizi tercih ederdi. Biz bu şartlar altında devam ettik. Bu süreçte, Amerikan şirketlerinin Türkiye’de ofis açabileceklerine dair TBMM’den bir yasa çıkarttılar. İlk defa “Warner Bros” kardeşler bir ofis açtılar. Ardından “United İnternatioal” firması altında “Columbia” ve “Paramount” şirketleri de ofislerini kurdular. Bu ofislerden film alıyoruz biz… Ancak, eskiden filmleri seçerek alıyorduk; fakat bunlar seçmeyi kaldırdılar. Filmleri hangi tarihlerde oynatacağımızı dahi belirliyorlardı. Kendi müessesime hâkim olmaya başladılar ve bütün Türkiye’ye bunu yaydılar.”

 AVM’LERDEKİ SİNEMALARDAN İYİ ÇALIŞIYORDUK

“İstanbul’da bir toplantı yapıldı. Toplantıda ben şunu söyledim; bir gün gelecek ve bunların hepsi bizi kendilerine mahkûm edecekler… Beni müdürü gibi çalıştırıyor; parayı benim şirketim veriyor… Daha sonra AVM’ler çıktı. Eskişehir’e ilk defa Tepebaşı’nın olduğu yerde on salonlu bir sinema açıldı. Üniversite Caddesi’ndeki AVM de on salonlu bir sinema açtı; etti 20… On salon da Odunpazarı’ndaki sinema yaptı; etti 30 salon… Ben şehrin merkezindeyim. Onlara hangi kopyayı veriyorlarsa bana da aynısını veriyorlar. Fakat ben onlardan iyi çalışıyorum.”

MESELE BİZİ YOK ETMEKTİ

“Şunda anlaşalım; sinemalar ve filmler Amerikalıların… Dolayısıyla istediği sinemaya film verir, istediğine vermez. Bir gün bana bir faks geldi. Faksta film başına haftada beş bin dolar garanti vereceksiniz deniliyordu. Üç salon var; 15 bin dolar para eder… Onlara gittim ve “Sizde akıl var mı?” dedim. Benim sinemam haftada 15 bin dolar çıkartır mı? “Canın isterse, emir böyle... Bize böyle geliyor” dediler. Ondan sonra mesele anlaşıldı. Mesele; bizi yok etmek…”

ARTIK BU İŞ BİTTİ

“Bizi kapatacaklar ve bizim müşterimiz onlara gidecek… Fakat inanın; sinemaların müşterilerinin başka sinemalara kayması gibi bir şey yoktur. Filmlerin iyi olursa gelirler. 15 bin dolar istedikleri için, şirkette toplantıda dedim ki; artık bu iş bitti…”

NÜFUSA ORANLA EN YÜKSEK SEYİRCİ BİZDE

“Eskişehir’de sinema, Eskişehirlilerin tiyatro, sinema ve film kültürünü öğrenmelerine öncülük yapmıştır. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim... Devlet İstatistik Kurumunun tespitine göre; nüfusa oranla en yüksek seyircisi olan il Eskişehir’dir… Neden bunu söylüyorum; çünkü Eskişehir’in sinema izleyicisi profesyonelleşmiştir ve film seçmesini öğrenmiştir. Filmin iyi veya kötü olduğunu afişine bakarak anlayabilir. Benim öyle müşterilerim vardı ki; filmi ilan edip haftaya oynayacağını duyurduktan sonra kendilerine bilet ayırmamızı istiyorlardı. Fakat bazen de bu talep hiç olmuyordu. Demek ki; filmi biliyorlar ve gelmiyorlar…”

SİNEMAYI EĞİTİMLİ İNSANLAR KURTARACAK

“Türk sinemasını eğitimi yüksek insanlar kurtaracak. Ben ne yapabilirim ki sinemaya? Eğitilmiş, öğretmen nezaretinde yetişmiş ve makineleri kullanmış insanlar sinemayı kurtaracak. Sinemayı yalnızca bu müesseseler kurtarır.”