Derneğin kuruluş başvurusunu 2015 Aralık ayında yaptıklarını ifade eden Durgut, 2016 yılının Ocak ayında faaliyete geçtiklerini belirterek “Derneğimizin girişimini 12 arkadaşımızla birlikte yaptık. Şu anda tam dört yıllık bir derneğiz. Aktif olarak elli beş üyemiz var. Önümüzdeki günlerde bu biraz daha artacak. Bu sayı ilk bakışta az gibi gözükse de sonuçta biz bir yardımlaşma değil, ‘iş insanları’ derneğiyiz. Bu nedenle sayının bu şekilde olması gayet normal” sözlerini kaydetti.

BALKAN KÖKENLİ OLMAK ŞART

Derneğe üye olmak için mutlaka Balkan kökenli bir aileye mensup olmak gerektiğini anlatan Durgut “ Ayrıca iş dünyasıyla uğraşan insanlar, profesyonel yöneticiler ve bürokratlar dışındaki kişileri de üye yapmıyoruz. Üyelerimiz örf ve adetlerine bağlı ve ahlaklı insanlardan oluşmalı. Çünkü biz üyelerimizi derneğimize kabul ederken yönetimin oy birliğiyle kabul ediyoruz. Demokratik bir sistemimiz var. Eğer topluma zarar verebilecek bir düşünceye sahipse istediği kadar varlıklı olsun, üyeliğini kesinlikle kabul etmiyoruz” ifadelerine yer verdi.

SEN OLMAZSAN BİR EKSİĞİZ

Derneğin geç kurulduğuna dair gelen eleştirilere “Buna cevap olarak iki cümlem var. Birincisi; bir, sıfırdan iyidir. İkincisi ise; sen olmazsan bir eksiğiz. Evet, Biraz geç kaldık. Fakat ekonomik şartların ve koşullarımızın ancak oluştuğunu söyleyebilirim. Tabi iş yoğunluğu da ayrıca bir faktör. Kendimizi iş dünyasına ve ailemize öyle bir kaptırdık ki, Eskişehir’de böyle bir eksikliğin olduğunu sonradan hissedebildik” şeklinde cevap veren Durgut, bu arayı iyi kapatmak için özellikle son iki yıldır yoğun çalışmalar içerisinde bulunduklarının altını çizdi.

HEDEFİMİZ ESKİŞEHİR EKONOMİSİNE KATKI

Derneği kurmaktaki öncelikli amaçlarının Eskişehir ekonomisine katkı sağlamak olduğunu ifade eden Durgut, Eskişehir’in 1711 Osmanlı-Rus savaşlarından itibaren yoğun göç alan bir kent olduğunu belirterek “ Bunu 1785, 1810, 1878 yani ’93 Harbi’ dediğimiz dönemler, daha sonra Balkan Harbi, arkasından mübadele ve 1928’den itibaren de özellikle Bulgaristan’dan gelen göçmenler izlemiştir. Araştırmalarımıza göre Eskişehir nüfusunun yüzde altmışı göçmen kökenlidir. Önceki dönem sanayi odası başkanımız olan Savaş Özaydemir’in iddiası da -ki kendisi de 1914 göçmenlerinin çocuğudur- Eskişehir organizesinin yüzde sekseninin göçmen kökenli olduğudur” sözlerini kaydetti.

SOSYOKÜLTÜREL GİRİŞİMLER YAPIYORUZ

ERİAD olarak kuruldukları günden bu yana faaliyetlerine hız kesmeden devam ettiklerini anlatan Durgut “İlk iki sene ağırlıklı olarak bilgilendirme ve üyelerimizi desteklerden yararlandırma amaçlı etkinlikler yaptık. İŞKUR olanakları, KOSGEB olanakları, İSO ve KALDER sistemleri üzerine eğitimler gerçekleştirdik. Hem teşvik bazında hem de bilgilendirme amaçlı destekler sağladık. Daha sonraki yıllarda ise yavaş yavaş topluma mesajlar verecek, toplumun yararlanabileceği etkinlikler içerisinde bulunmaya başladık. İki yıldır da özellikle Bulgaristan, Makedonya, Arnavutluk ve Kosova işbirlikleriyle birlikte ticari ve sosyokültürel anlamda girişimler yapmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

YÜKSEK TEKNOLOJİYE EV SAHİPLİĞİ YAPMALIYIZ

Eskişehir’in, sanayi anlamında geç kalmış bir kent olduğunu, fakat gidişatın gayet iyiye gittiğini vurgulayan Durgut “Eskişehir, eğitim düzeyi olarak Türkiye’de en iyi kentlerden bir tanesi. Sanayi olarak da son açıklanan verilere göre kendine yeten, hatta artan bir ekonomik yapıya sahip. Eskişehir’in özellikle yüksek teknolojiye ev sahipliği yapması gerektiğini düşünüyorum. Şehrimiz 1970’li yıllarda nüfusa göre Türkiye’nin altıncı büyük kentiydi. Bursa ise beşinci büyük iliydi. Şu anda Bursa hala beşinci büyük kent. Sanayide ise Türkiye çapında dördüncü veya beşinci sırada yer alıyor. Eskişehir olarak teknoloji ve sanayi anlamında ilk onda yer almamız gerektiği düşüncesindeyim. Bu nedenle Eskişehir’e özellikle yüksek teknolojinin olduğu yatırımlar yapılması lazım. Bu havacılık sektörü olabilir. Şu anda Türkiye’de havacılık sektöründe bildiğim kadarıyla Eskişehir ikinci sırada. Birinci sırada ise Ankara yer alıyor. Bunun haricinde yazılım sektörü ve bilişim sektörü de olabilir. Bu sayede Eskişehir nitelikli insanların göç ettiği bir kent olmalı. 2020 Mart ayında yapılacak olan Eskişehir Endüstri Fuarı’nda iki holümüzün bir holü tamamen havacılık sektörüyle alakalı olacak. Eskişehir’in ve Türkiye’nin üst düzeydeki imalat ve havacılık sektöründeki firmaları fuarda yer alacaklar. Biz de bu fuara bizimle ilişkiyi sağlayabilecek Balkan ülkelerindeki sanayicileri davet edeceğiz” sözlerini kaydetti.

BALKANLARLA DİYALOG HALİNDEYİZ

Dernek olarak Balkan ülkelerindeki sanayici ve iş insanlarını ziyaret ederek sıcak temaslar kurduklarını anlatan Durgut, ilk ziyaretlerini Makedonya, Arnavutluk ve Kosova’ya yaptıklarını belirterek “Daha sonra Bulgaristan/Filibe’de, Bulgar-Türk İş Adamları Derneği (BULTİŞ) ile birlikte kardeş dernek olduk. Onları buraya davet ettik ve biz de tekrar o bölgeye giderek ziyaretlerde bulunduk. En son yapılan Eskişehir İnşaat Fuarı’nda da BULTİŞ, fuara katılımda bulundu. Geçtiğimiz ay Arnavutluk’ta yapılan Uluslararası Sanayi Fuarı’na ERİAD olarak yoğun bir katılım gerçekleştirdik. Orada ilk etapta Makedonya Başbakan Yardımcısı ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Genel Sekreteri ile birlikte Başbakanlık’ta tüm katılımcı arkadaşlarımızla beraber ikili görüşmeler yaptık. Ardından Elbasan Belediye Başkanı’yla birlikte görüşmelerimiz oldu. Buradaki ilişkileri geliştirerek öncelikle Eskişehir ve daha sonrasında ülkemiz için karşılıklı diyaloglar kurarak, yatırımlar yaparak ve ticari ilişkilere girerek bir şeyler yapmayı hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.

AVRUPA’YA AÇILABİLİRİZ

Balkan ülkeleriyle ilişkilerin geliştirilmesinin gerek şehrimiz, gerekse ülkemiz açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Durgut “Bundan sonra önemli olan harcın iyi karılması. Şu an ki yapılarıyla Balkan ülkeleri gerek teknolojik olarak, gerekse ekonomik olarak bizden geri durumdalar. Fakat bizler oralarda çok iyi işler başarıp Avrupa’ya açılmak için bir kapı olarak kullanabiliriz. Bir de şu var; Türkiye Cumhuriyeti yaklaşık altı yüzyıl civarı Balkan halklarıyla iç içe yaşamış. Oraya gittiğiniz zaman Türk kültürünü aynen görüyorsunuz. Hala binalar, tarihi eserler ve yaşam tarzlarıyla iç içeyiz. Altı yüzyıl iç içe yaşamışız, aslında bir ayrımımız yok. Tabanda biz hala kardeşiz. Bunu geliştirmek zorundayız. Balkanların bizden beklediği de; Türkiye, Balkanların lideri olmalı. Görüşmüş olduğumuz üç ülkede de üst düzey arkadaşlarımızın bize söylemiş oldukları şey bu” dedi.