İnfaz düzenlemesi ile 100 bin hükümlünün cezaevinden çıkacağını belirten Çakırözer, “Ama infaz paketinde öyle düzenlemeler var ki çıkanların yerini onbinlerce düşünce suçlusuyla dolduracaklar” dedi. AKP’nin, salgının ekonomik hasarlarını azaltmaya yönelik hazırladığı ikinci torba pakette de sosyal medyaya denetim maddeleri olduğunu anımsatan Çakırözer, “Youtube’u, Facebook’u, Twitter’ı, İnstagram’ı baskı altına almak istiyorlar. Vatandaşı bu sosyal medya sitelerine fişletmek yapmazlarsa onların fişini çekmek, erişimi engellemek istiyorlar. Yani adı sansür, ama bahanesi salgın” dedi.

Hırsızların, rüşvetçilerin, katillerin infaz paketi kapsamına alınıp siyasetçi, aydın ve gazetecilerin kapsam dışında tutulmasına tepki gösteren Çakırözer, “Bir kesimin yaşam hakkı korunurken diğer kesimin yaşam hakkı ihlal ediliyor. Bir yandan ‘salgın riskini gözeterek cezaevlerini boşaltalım’ diğer yandan ‘boşalan yatakları düşünce suçlularıyla dolduralım’ düşüncesi hakim. Cumhurbaşkanını eleştiren, basın açıklamasına, protestoya katılanlar artık cezaevine girecek” dedi.

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, hem infaz düzenlemesinde hem de AKP’nin korona salgınına ilişkin ikinci torba paketinde basın özgürlüğünün daha da kasıtlanmak istenmesine tepki gösterdi.

“Adı sansür, bahanesi salgın”

Meclis’e getirilmek istenen yeni torba yasada sosyal ağların sansür edilmesine ilişkin düzenlemeler bulunduğunu belirten Çakırözer, “Youtube’u, Facebook’u, Twitter’ı, İnstagram’ı baskı altına almak istiyorsunuz. Vatandaşı fişletmek yapmazlarsa fişi çekmek istiyorsunuz. Bunun ne alakası var salgınla, halka yardımla, ekonomik mücadeleyle? Adı sansür, bahanesi salgın. Salgınla mücadele adı altında gazetecileri, aydınları zindanda tutmaktan, düşünceyi cezaevine koymaktan, gazeteleri, sosyal medyayı sansürlemekten artık vazgeçin” tepkisini gösterdi.

“90 bin tutuklu niye yok?”

AKP’nin getirdiği infaz düzenlemesinin ‘adil ve eşit olmadığı için vicdanlara sığmadığını’ belirten Çakırözer şöyle konuştu:

“Salgının boyutunu bile kavramayan bir düzenleme. Cezaevlerinde 12 kişilik koğuşlarda 20 kişi kalıyor. İnsanlar ya bir yatağı paylaşıyor ya yerde yatıyor. Bu düzenleme, 100 bin hükümlüye af getirirken henüz suçlu olup olmadığı dahi belli olmayan 90 bin tutukluyu salgın riski ile ölüm riski ile başbaşa bırakmakta. Oysa tutuklu insan, iddialar kanıtlanana kadar suçsuzdur. Gelin kapsayıcı kriterleri belirleyelim. Tutukluların önemli bölümünü adli denetim mekanizmalarını kullanarak tutuksuz yargılamaya çevirelim.”

“Hırsız, rüşvetçi, katile af, bunları yazana cezaevi”

Düzenlemenin gazetecilerin de aralarında bulunduğu ‘siyasi suçluları’ kapsamamasını eleştiren Çakırözer, “Bu düzenlemede; yağma, hırsızlık, çete, insan ticareti, yaralama, taksirle öldürme, rüşvet, zimmet, irtikap ve daha birçok suçdan hüküm giyen binlerce kişi için infaz indirimi, açık cezaevine çıkış, korona izni ve serbest kalma imkanı var. Ama düşüncesini ifade ettiği, yazdığı, konuştuğu için cezaevinde tutulan gazeteciler için hiçbir şey yok. FETÖ kumpaslarında Silivri zindanlarında haksız hukuksuz 19 ayları çalınmalarına rağmen gerçekleri yazmaktan vazgeçmeyen Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan bu pakette yok. Hülya Kılınç, Murat Ağırel, Ahmet Altan, Mümtazer Türköne, Ferhat Çelik, Aydın Keser ve daha onlarcası yok. Düşüncesi, muhalif duruşu nedeniyle haksız hukuksuz terör damgası vurulan siyasetçiler, hak savunucuları, aydınlar yok. İki kez cumhurbaşkanı adayı olup milyonların oyunu alan Selahattin Demirtaş yok. 891 gündür Silivri Cezaevi’nde tutulan Osman Kavala yok. Selçuk Kozağaçlı yok. Gaspçıyı, hırsızı, rüşvetçiyi, yaralayan, öldüreni affediyorsunuz ama bunları yazan gazetecileri içeri girecek. Bunu ne hukuk terazisi ne de vicdalra kabul eder” dedi.

“Bir kesimin yaşamını koruma, diğerinin yaşam hakkına ihlal”

Çakırözer, cezaevinde bir kesimin yaşam hakkı korunurken bir diğer kesimin yaşam hakkının açıkça ihlal edildiğini belirtti. Çakırözer, “Bu düzenleme ile ülke tarihine geçen ve milyonların vicdanında yargılanması devam eden Soma, Ermenek maden cinayetleri, Çorlu, Ankara tren cinayetleri ve Aladağ yurt cinayetlerinin sorumlularına cezasızlık var. Gezi Parkı direnişinde evlatlarımız Ali İsmail’in, Berkin’in, Abdullah’ın ölümüne sebebiyet veren güvenlik görevlileri serbest kalacak. Kadını ölüme iten erkekler, gençlerimizi zehirleyen torbacılar cezaevinden çıkacak. Ama Gezi Davasında iki buçuk yıldır, tam 891 gündür hukuksuz biçimde cezaevinde olan Osman Kavala hakkındaki bir beraat, iki tahliye, bir AİHM kararına rağmen çıkamayacak. İşte bunu hiçbir vicdana anlatamazsınız” dedi.

“Boşalan yatakları düşünceyi hapsederek dolduracaksınız”

İnfaz paketi kapsamında gazeteciler ve muhalifler için cezaevine girme kapsamının genişletildiğine işaret eden Çakırözer, “Bir yandan ‘salgın riskini gözeterek cezaevlerini boşaltalım’ diye bir paket önümüze getirdiniz. Diğer yandan düşünceyi hapsedecek, boşalan yatakları ‘düşünce suçlularıyla’ dolduracak düzenlemeleri aynı paketle getiriyorsunuz. Basın toplantılarına, protestolara katıldıkları için; tek adam yönetiminde artık taraflı ve partili bir kimlik taşıyan cumhurbaşkanını eleşitrdikleri, sosyal medya paylaşımları konuşmaları nedeniyle yargılanan binlerce yurttaşı cezaevine sokacaksınız. Bu kabul edilemez” ifadelerini kullandı.

“Basın İlan sopasından vazgeçin”

Kanun teklifi ile cezaevine alınacak gazetelere dahi yasak getirilmek istendiğini aktaran Çakırözer, “Basın İlan Kurumu’nun gazete yasaklaması asla kabul edilemez. Tek adam yönetimi, Basın İlan Kurumu’nu gerçekleri yazan ve eleştiren basını susturmak için sopa gibi kullanmaktan vazgeçmelidir” dedi.

“Meclisin 100. yılında eşit ve adil bir infaz”

Çakırözer, 23 Nisan’da TBMM’nin kuruluşunun 100. yılının kutlanacağını anımsatarak “Millet iradesinin temsil yeri olan bu Meclis’ten 100. yılda bu milletin vicdanını sızlatmayacak eşit ve adil bir infaz düzenlemesi çıkarmak sorumululğundayız” çağrısında bulundu.