Yıllar önce biri çıkıp “Eskişehir’e turist gelecek, bu sektörden ekmek yiyeceksiniz” dese kimse inanmazdı. Mucize gerçek oldu. Özellikle ilkbahar ve sonbaharda binlerce kişiyi ağırlıyoruz.

Bunu başaran Yılmaz Büyükerşen… Rektörlük ve Belediye Başkanlığı döneminde hayata geçirdiği projelerle bozkır kenti Eskişehir’e turist getirdi. Hikayeyi kendisinden dinledik…

Haber: Afife Nur Yıldız

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Eskişehir’in nasıl bir turizm kenti olduğunu, bu başarıyı elde etmek adına yapılan çalışmaları, projeleri anlattı. Eskişehir’in diğer şehirlerden farklılıklarına da değinen Başkan Büyükerşen hedefinin gurur duyulacak ve aynı zamanda asla bırakıp gitmek istenilmeyen bir şehir yaratmak olduğunu vurguladı.

Eskişehir için çok verimli, avantajlı bir mevsim başlıyor. Eskişehir herkesin bildiği gibi bir turizm şehri haline geldi. Turizm ön planda ama asıl sanayi bölgesi olması, ticaretin çok gelişmiş olması ve tüm bunların varlığının yanı sıra Eskişehir Büyükşehir Belediyesi olarak ben ve arkadaşlarım göreve geldiğimizden bu yana pek planlı olarak kamuoyuna duyurmadan yaptığımız işler aslında Eskişehir’i bir turizm değerine de kavuşturmak, turizmden de gelir elde edebilen ve herkes tarafından ziyaret edilen bir şehir olmasını sağlamaktı. Yaptığımız tüm parklar, şehir planları buna yönelikti. Bunları pek açıklamadık. Bilenler sadece belediye meclis üyeleridir. Özetlemek gerekirse biz Eskişehir’de bir şey yaptık. O da mekanlar yarattık. Turistlere cazip gelebilecek mekanlar yarattık. Şehrin yerleşik yapısını bozmadan, apartmanları, evler yıkmadan, mevcut haline koruyarak nasıl şık, fonksiyonel hale getirebiliriz turizm açısından? Buna kafa yorduk…

Şehir görme turizmi…

Eskişehir’de yeni bir turizm ismi yaratılmasına yol açtıklarını belirten Başkan Büyükerşen, “Turistler ve turizm dediğimiz hareketlilik insanların çeşitli isteklerine, hobilerine cevap veren özellikler arz eder. Kimisi denizden, güneşten, kumdan istifade etmek ister. Kimisi arkeolojiye meraklıdır, tarihi eserleri görüp kültürel açıdan bilgilerini genişletmek ister. İnanç turizmi vardır. İnsanların bir nevi kutsiyet atfettiği kimselerin mezarları, türbeleri turizm alanı olur. Sağlık turizm vardır. İnsanların tedavi edici unsurlardan özellikle kaplıcaların olduğu yerlerden faydalanmak ister. Bunlara biz Eskişehir’de yeni bir turizm ismi yaratılmasına yol açtık. O da nedir? Şehir görme turizmi…

Hedef gurur duyulacak bir Eskişehir yaratmak

Yaptıklarımız hem yurt içinde hem yurt dışında o kadar ilgi gördü ki herkes Eskişehir’i merak eder oldu. Eskişehir’e bir kere gelenler bununla yetinmiyor. Tanıdıklarına tavsiye ediyorlar. Nedir bunun sırrı? diye soruyorlar. Biz de diyoruz ki Büyükşehir Belediyesi olarak yetişkinlerin ihtiyacı olan, onları rahatlatan, onlara yaşadıkları şehirde gurur duyma imkanı verecek alt ve üst yapıları yaparken dikkat ettiğimiz bir husus ki benim de Yılmaz Büyükerşen olarak arkadaşlarımla birlikte bir hedefimiz var. Nerdeyse 2024’ün sonunda çeyrek asır aralıksız olarak belediye başkanlığı yapmak bana nasip oldu. Yani sürdürülebilir bir belediyecilik hizmetimiz var. Hedefim, ilk göreve başladığında da öyleydi halen öyle devam ediyor. Gençlere ve çocuklara…

Yani çocuklar ve gençler için yaşayabilecekleri, gurur duyacakları, gitmek istemeyecekleri bir şehir yaratabilmekti. Buna akademi başkanıyken başladım. Tabi söylemiyordum o zaman gülerlerdi böyle bir şey söyleseydim. Yaptıklarımı söyleseydim inanmazlardı. Sessiz sedasız yaptık hepsini. Bütün yaptığım parklar falan özel bir ihaleyle yapılan yerler değildir. Belediyenin mevcut kadrolarıyla yapılan işlerdir. Yani milyonlar harcayarak, hiçbir işi de yaramayan, halka da hizmetleri sunulamayan yerlere çok paralar harcandı tükendi. Türkiye’nin birçok yerinde böyle oldu. Bizim Eskişehir’in farkı burada. Sazova Bilim Kültür ve Sanat Parkı… Burası bir bataklıktı ve bomboştu. Altyapısı Fen İşleri ile göl ve göletleri Su ve Kanalizasyon İdaresi’ndeki mühendis arkadaşlar, teknik elemanlar ve işçiler meydana getirdiler. Biz bunlar için başka şehirlerde olduğu gibi çok büyük paralar harcayıp ve özellikle peyzaj mimarisinde yurtdışından dövizler ödeyerek, coğrafyaya uygun olamayan ağaçlara, bitkilere paralar ödeyerek boşa harcanan durumlar çoktur Türkiye’de. Özellikle parası bol olan belediyelerde. Ancak bizde, fidanlıklarımızı, çiçeklerimizi kendimiz yetiştiririz. Peyzajda gerekli tüm bitkileri, Eskişehir’in iklimine, karakterine uygun cinsleri seçerek yetiştiriyoruz. Ve satın almayız. Bizim belediyemizin bir başka özelliği de tabiri caizse kendin pişir kendin yedir…

Yapamadığımı itiraf etmem lazım

Yapamadığımı itiraf etmem gereken bir husus var turizm adına. Zaman alıcı bir iş. Rektörlüğümden beri uğraşıyorum onun için. Eskişehir’in şifalı suları var. Şehir merkezinde de öyle şehrin etrafında kırsalında da öyle. Onları hamam olarak kullanıyoruz ne yazık ki. Halbuki hidroterapi dediğimiz suyla tedavi ihtiyacı duyan hastalarımız Türkiye’de çok. Suyla tedavi edilir bu hastalar ve bu gibi yerler doktor kontrolündedir. Avrupa’da bunun örnekleri var. Hatta Osmanlı Devleti döneminde hamam yapılmış aldıkları ülkelerde. O hamamların bir bölümü şimdi Macaristan’da olsun Avusturya’da, Almanya’da olsun hidroterapi merkezi haline getirilmiştir o doğal kaynaklı sular. İnşallah bizde de öyle olur.

Buradaki büyük sıkıntımız hamam işletmecilerini ikna edemiyoruz. Eskişehir’de Hamamyolu Caddesi’ne giderken sağ tarafta Çarşı Camii’nin önünde tarihi bir hamam vardır. Onun etrafında kahveciler, saatçiler vardır. O dükkanları istimlak ederek işe başladım. Fakat o dönemdeki esnaflar ve yine o dönemdeki Ticaret Odası’nın bağnazlığı nedeniyle maalesef o dönemde öyle bir yönetime sahiptiler. Büyük ölçüde engellendi. Hamam da 800 m² bir yerdir. Ama tedavi edici sulardan biri oradadır. Maalesef, hamam sahiplerine anlatamıyoruz. Tabi sular, kendi mülkleri olan binalardan çıktığında onların sayıldığı için böyle bir şey yapıp turizme katkıda bulunmak yerine, sudan para kazanmayı tercih ediyorlar.

Eskişehir’e Hamam Müzesi geliyor

Türklerde hamam kültürü çok önemlidir. Hatta yakında turizme büyük katkıda bulunacağına inandığım bir hamam müzesi de kuruyoruz. Bitmek üzere olan bir çalışma. Altı gerçekten hamam üstü ise müze. Kadın ve erkek hamamı…

Vizyon kazandırmak istiyorum

Eskişehir turizminin, Yılmaz Büyükerşen turizmi olarak adlandırılmasını nasıl değerlendirdiği sorusuna ise Yılmaz Büyükerşen, “Bu konuda bir şey söylemem doğru olmaz, benim söylemem doğru olmaz. En iyi isimlendirecek olan halktır. Halk ne diyorsa odur. Ben sadece görevimi yapıyorum. Eskişehir’e bir vizyon kazandırmak istiyorum. Tıpkı eğitim- öğretim konularında bana Anadolu Üniversitesi’ni kurmayı nasip etti Eskişehirliler veyahut devlet. O sıralarda yine turizme hizmet yapacak olan pek çok unsuru belediye başkanı olacağımı düşünmeden kurmuştum” ifadelerini kullandı.

Örneğin Devlet Konservatuarını, Senfoni Orkestralarını kurduk. Tiyatro sanatçısı yetiştirecek tiyatro bölümlerini kurduk. Güzel Sanatlar Fakülteleri kurduk. Resimler, heykeller yapanlar yetişsin diye. Belediye başkanı olunca da birdenbire baktım ki ben bunlara rektörken zaten insan gücü kaynağı olarak müesseselerini kurmuş ve yetiştirmişim. Buna bir kader çizgisi de diyebilirsiniz. Öngörmüyordum ben bir gün belediye başkanı olacağımda konservatuardan yetişen insan kaynağından, onun kültüründen yararlanarak tiyatrolar kuracağım…

İstanbul’dan sonra Eskişehir

Eskişehir bugün İstanbul’dan sonra en çok tiyatro sahneleri olan şehirdir. 7 tiyatro sahnemiz var. Kadrolu tiyatrolarımız var. Senfoni Orkestramız var. Bunların hepsi kadrolu ve büyük orkestralar. Senfoni Orkestrası her hafta konserler veriyor. Hem de değişik repertuvarlarla. Bu Türkiye’de yapılmıyor. İstanbul’daki, Ankara’daki Senfoni Orkestraları da çok değerli orkestralar ama bir parçaya çalışırlar ve onu birkaç kez tekrarlarlar. Bizde ise her hafta repertuvar değişiyor. Her hafta yerli ya da yabancı bir yönetmen ya da sanatçı solist olarak katılıyor. Orkestramızla da çok övünüyorum. Orkestramız Amerika’da Washington ve New York’ta ki prestijli konser salonlarında da performansını gösterdi. Rodos’a gitti. Yunanistan’la aramızdaki kardeş belediyeciliği ve dostluğu pekiştirmek için Yunan Adaları’nda da konserler verdik.

Kısa sürede büyük başarı

Tiyatrolarımız yurtdışına da gidiyor. Aynı zamanda Ankara’ya İstanbul’a gidiyor. Ankara’da devlet tiyatroları sahnelerini açıyor bizim tiyatrocularımıza. Biz de onlara açıyoruz. Karşılıklı tabi. İstanbullular çok istiyor. İstanbul’a gönderiyoruz büyük salonlarda oyunlarını orda da oynuyorlar. Ayrıca bizim yetiştirdiğimiz sanatçılar içerisinde dizilerde oynayanları da görüyorsunuzdur. Bu da bizim ne kadar kısa sürede gelişme gösterdiğimizin bir örneği.

Dünyada tanınan bilinen bir şehiriz

Çocuklara çok büyük önem veriyoruz. Sazova Parkı’nın öbür yarısında Hayvanat Bahçesi var. Bilim Deney Merkezi ve Sabancı Uzay Merkezi var. Sualtı Dünyası var. Çok büyük bir akvaryum var. Altında havuzlar ve tüneller var sanki denizin içindeki geziyormuş gibi hissediyorsunuz kendinizi. Eskişehir’de müzelere de ağırlık verdik belediye olarak. Müzeler kurduk hala da kurmaya devam ediyoruz. Sanat dünyasında yalnız Türkiye’de değil bütün Avrupa’da, Amerika’da ve hatta Uzak Doğu ülkelerinde bilinen ve tanınan bir şehir Eskişehir. Bu bakımdan kendimi mutlu hissediyorum. Yaptığımız işler sessiz sedasız başladı ve temel atma töreni yapmadığımız gibi kapatarak yapıp daha sonra bir açılış töreniyle gösterişli bir şekilde açma huyumuzda yoktur. Bizim yaptığımız yerler meydana çıkınca halk, bizden evvel sahiplenir orayı. Gezip görmeye başlar.

Sanat Sokağı için gün sayılıyor

Çok güzel ve başarılı sanat sergileri yapılıyor. Şimdi bir de Odunpazarı’nda, Sanat Sokağı diye bir yer yapıyoruz. Sanat Sokağı’nda da yeni yeni müzeler göreceksiniz. Tiyatrolar içerisinde çocuklar için bir sürprizimiz var. Kukla tiyatrosu açıyoruz yine bu yaz. Haller Gençlik Merkezi’nden sonra onun önündeki park kültür- sanat merkezi haline geldi. Hatta gelen yabancılar için oraya yap-işlet olarak bir otel yapıldı. Adı da Büyük Sanat Oteli.

Göreve geldiğimizde üç otel vardı

Porsuk başlı başına büyük bir projeydi. Haziran geliyor yapay plajımızı açarız. Özellikle hızlı trenler seferlere başlayınca Ankara’dan hafta sonları mayolarını alıp plaja girmek için gelenler oluyor. Son trenle de geri dönüyorlar. Bunlar hep Eskişehir’de değişik bir turizm çeşidi. Kent görme şehrinin ötesinde yakın yerlerdeki tüm şehir halkı mesela Afyon, Kütahya, Bilecik hatta Antalya, İzmir, Mersin gibi uzak yerlerden de Karadeniz de dahil olmak üzere çocuklarını getirenler var. Masal Şatosu’nu görsünler hayalleri genişlesin diye.

Turizm Eskişehir’e büyük bir canlılık ve gelir getirdi. Pandemiye rağmen bu sene çok ümitliyiz. Daha da artacak. Biz göreve geldiğimiz de Eskişehir’de üç tane otel vardı. Şimdi 100’den fazla otelimiz var. Restoranlar, lokantalar, alışveriş merkezleri…Kısacası Eskişehir gerçekten herkesin merak ettiği bir kere değil birkaç kez ve fırsat buldukça gelen ve başkalarına da tavsiye edilen bir şehir. Mutlu hissediyorum kendimi…

Sürpriz olsun

Turistlerin ilgisini daha da çekebilecek projelerin olup olmadığı sorulduğunda ise Büyükerşen, “Elbette turistlerin ilgisini çekebilecek projelerimiz var. Ancak müsaade ederseniz onları söylemeyeyim sürpriz olarak kalsın. Hem sürpriz olsun hem de bir taraftan belediye gelirleri çok kesildiği için, maliyetler çok yükseldiği için, yeteri kadar para göndermeyince merkezi hükümet topladığı vergilerden, bu nedenle gecikiyoruz. O zamanda söz verdiğimiz halde yapmamış sayılırız” dedi.

Turgut Özal’ın isteği üzerine

Rektörlük ve başkanlık dönemlerinde turizm adına yaptığı çalışmalardan da bahseden Başkan Büyükerşen, “Turizm okulu kurdu. Herkesin bilmediği ya da bilenlerin unuttuğu bir şey var. Rahmetli Turgut Özal’ın başbakan olduğu dönemde, Ege ve Akdeniz sahillerinde turizm yatırımları için büyük krediler veriyordu müteşebbislere, araziler tahsis ediyordu. Bugün Antalya’dan tutun Gazipaşa’ya kadar güney sahillerinde, yine Erdek’ten tutun Bodrum’a Marmaris’e kadar bütün sahillerimizde çok büyük tesisler var. Tatil köyleri, özellikle yabancı turistlere yönelik tatil köyleri vardır. Bittiği zaman bir mesele çıktı karşıya. O kadar büyük otellerde çok sayıda turizmde görev alacak meslek türü ihtiyacı vardı. Fakat Türkiye’de karşılanamıyordu. Turgut Özal’ın isteği üzerine biz karşılarız dedik. Biliyorsunuz Açıköğretim bizim icadımızdır. Çok başarılı da oldu. Üniversiteye girmeye imkanı olamayan geçlere imkan ve fırsat eşitliği sağlayan Açıköğretim modeli çok başarılı bir uygulamadır. Dünyada bizim Açıköğretim Fakültesi bugün 1 milyon 400 bin öğrenciye sahip. Türk değil hepsi yabancı bir kısmı da.

Gençlere beş ay içerisinde turizm öğrettim

O dönemde rahmetli Turgut Özal buna nasıl bir çözüm bulabiliriz diye sorduğunda bir projeden bahsettim. Dedim ki henüz ortaokulu bitirmiş, liseye devam etmeyen veya bitirenler de dahil olabilir henüz üniversiteye gitmemiş yada sınava girip kazanamamış gençlere, ben beş ay içerisinde turizm öğretirim dedi. Nasıl yapacaksın? diye sordu bana. Şimdi bir tatil köyünü düşünün binlerce insana hitap ediyor. En az yüzlerce de çalışanlarının olması lazım. Aşçı, hizmetli, garsonu birçok insana ihtiyaç duyuyor. İlk olarak kaset hazırladık onlar için. Nasıl yapılır bu hizmetler diye. 15-20 dakika içerisinde bir oda yeni müşteri için nasıl hazırlanır? Kahvaltıda sofra düzeni nasıl olur? Her şeyin kitaplarını da yazdık küçük küçük. Sonra bunu ilan ettik. Girmek isteyenler o kadar çoktu ki. Hepsine kitaplardan, kasetlerden verdik. Sonra da mevsime bir ay kala da o bölgedeki Akdeniz turizm işletmecileriyle anlaşarak, otelleri uygulamalı eğitime açtık. Bilen birer ikişer kişi, onlara uygulama yaptırdılar. Böylelikle vaktinde boş eleman bulamadığı için açılamayan otel kalmadı. Bunlar tabi seneler geçti unutuldu.

Eğitim hizmetimiz bitmiyor

Biz kendimiz de okul kurduk ayrıca Anadolu Üniversitesi’nde. Turizm Meslek Yüksekokulu’nu kurduk. Hemen binasını da yaptık. Açıköğretim’de de programlar yapıyorduk zaman zaman. İkinci ve üçüncü derecede meslek edindirme kurslarıyla. Bizim eğitim hizmetimiz bitmiyor. Ekonomik olarak da bitmiyor.

Denizi olmayan şehirde…

Çocukların Korsan Gemisi olarak isimlendirdiği gemide, Eskişehirliler kalyonu geziyorlar. Korsan Gemisi olarak biliniyor fakat tabi böyle bilinebilir, Avrupalıların, Amerika’yı keşfinden sonra göçmenleri, okyanusları aşarak Amerika’ya götüren Mayflower isimli bir gemidir. Planlarını Londra’dan getirttik. Bartın’dan da ustaları getirdik Eskişehir’e. Aynı birebirdir. Antalya’da da buna benzer gemiler var ancak uydurma gemilerdir rastgele yapılmıştır. Halbuki bu gemimiz birebirdir projeleriyle birlikte. Denizi olmayan şehirde göller, göletler, yapay plajlar onlarda bizim icadımız ama mutluyum. Eskişehir’in bugün turizmde bulunduğu konumda, belli başlı objeleri onlar.

Hesapsız kitapsız yapılan bir Zafer Havaalanı

Son olarak geçtiğimiz aylarda yaşanan Hasan Polatkan Havaalanı’nda uçuşların iptal edilmesi, kısıtlanması gelişmelerini sorduğumuzda Başkan Büyükerşen,” Havaalanımızda yine benim rektörken hatta akademi başkanlığı döneminde başlayan Eskişehir’e hava ulaşımı, Eskişehirlilere hava ulaşımı, başkalarının da Eskişehir’e hava ulaşımını sağlayabilmek için Sivil Havacılık Yüksekokulu ve onun meydanı var. Son zamanlarda talihsizlik demeyelim ama gerçek kelimeleri de kullanmak istemiyorum. Eskişehir Havaalanı’nın, Kütahya’ya hesapsız kitapsız yapılan, Kütahya’nın da yakınına ve içerisine olsa neyse, 1 saatlik mesafede gidip de Zafer Havaalanı diye yaptıkları bir meydana çok para harcadılar. Hesapsız kitapsız, düşüncesizce yapılan bir iştir. Yolcu olmadığı için hükümet, çok büyük paralar ödemek zorunda kaldı yolcu garantili olduğu için. Şimdi bu garantiyi, Eskişehir yolcularını alıp oraya göndermek gibi kaldı ki Eskişehir iç hatlarda, Eskişehir’i imkan tanımıyordu bugünkü iktidarımız, ve siyasetçilerimiz maalesef. Yurt dışından uçuşlar geliyor, Eskişehir’den de yurt dışına uçuşlar oluyor, gurbetçilerimize gidiyordu” şeklinde konuştu.

500’den fazla pilot yetişti

Bütün civar illerdeki vatandaşlarımızda buraya geliyordu. Yabancı turistlerde geliyordu. Şimdi Eskişehir’e seferleri kaldırıp, marifetmiş gibi yaptıkları, başka bir şey değil. Sadece Zafer Havalimanı’na gidin diye, uçuş yapan şirketlere sadece Avrupa’dan Zafer’e, Zafer’den Avrupa’ya yolcu alırsınız gibi baskılar yaptılar. Çok üzücü tabi. Bizim, sıfırdan bir bozkır şehrinde, halkın ve Eskişehirlilerin, nüfusunda 1 milyona yaklaşmasına vesile olan gelişmeleri yaratırken, maalesef mevcut hükümetin, mevcut ulaştırma bakanlarının Eskişehir’i yurt içi uçuşlara imkan sağlayacak programlara müsaade etmesi gerekirken ki etmiyorlar yıllardır bizde şikayet etmiyorduk yurt dışı geliş gidişler olduğu için. Hem de Türkiye’de havacılığa özellikle de Türk Hava Yolları’na çok büyük hizmeti olan, 500’den fazla pilot yetiştirmiştir bu okul Türk Hava Yolları’na. Dünya’nın sayılı takdir toplayan sivil havacılık konusunda pilot yetiştiren okullarından biridir. Sadece pilot değil, hava trafik elemanı, meydan bakımlarını yapılabilecek ara elemanlar yetiştiren bir yerdi.

Eskişehirliler hesabını sorar

Anlamakta zorluk çekiyorum. Eskişehir’e bir kasıtları mı var? Eskişehir’de biz yapılmayan işleri yaparken ki o havaalanı da aslında imece yoluyla yapılmıştır. Devlet ayrıca, devlet hava meydanları Eskişehir Havaalanı diye bir yer planlayıp da yatırım falan yapmış değildir. Sadece pistin biraz genişletilmesi için çok az bir para harcadılar. Ama a’dan z’ye Eskişehirlilerin analarının ak sütü gibi helal imkanlarıyla, imece usulü yaptıkları bir havaalanıdır. Maalesef avutulduk, aldatılıyoruz. Bakın, güya Cumhurbaşkanı’na gitti milletvekilleri. Sayın Cumhurbaşkanımızda eskisi gibi devam etsin demiş olmasına rağmen ki öyle anlattılar bize hala yok. Hala kısıtlı bir şekilde. Eskişehirlilerde bunun hesabını sorar muhakkak.

Eskişehirliler yaratır, Eskişehirliler mutlu oldukları şehirde, evlatlarının bile buradan ayrılıp gitmesini istemeyen bir halktır. Yapılan hizmetlerin, takdirkarıdır ve karşılığını da mutlaka verir.