Klasik Türk kahvesinin içine muz, çilek, damla sakızı, karamel, süt, vanilya, çikolata gibi pek çok farklı aroma katılarak elde edilen aromalı Türk kahvesi çeşitleri, insanların beğenisine sunuluyor. Daha önce pek çok yerde bulunmayan ancak yaklaşık sekiz yıldır piyasada yer alan aromalı Türk kahvesine, vatandaşların ilgisinin yüksek olduğu belirtiliyor. Aromalı Türk kahvesini içenlerin, kahveyi ilk yudumladığında o farklı kokuyu ve tadı hemen hissettiği belirtiliyor. Son zamanlarda popülerliğini arttıran aromalı Türk kahvesine en çok, eski nesle kıyasla yeni tatlara ve zevklere daha açık olan gençler ilgi gösteriyor.


“Aromalı Türk kahvesinin çeşidi çok"
Eskişehir - Hamamyolu’nda yaklaşık 30 yıldır kahveci olarak hizmet veren Sebahattin Küçük, aromalı Türk kahvesi hakkında detaylı bilgiler aktardı. Küçük, “Aromalı Türk kahvesine vatandaşların ilgisi son zamanlarda artmaya başladı. Klasik Türk kahvesinin içine aroma katarak bu kahveyi elde ediyoruz. Benim elimde şu an on çeşit aromalı Türk kahvesi bulunuyor. Bu çeşitler daha da çoğaltılabilir. Çilekli, muzlu, karamelli, damla sakızlı, vanilyalı, çikolatalı, kakuleli, portakallı gibi çeşit çeşit aromalı kahvelerimiz var. Bunlar arasında en çok damla sakızlı ve çilekli Türk kahvesi çeşitlerimiz satılıyor. İçen kişi bunun tadını net bir şekilde fark eder, içtiği zaman bunun tadını alır” şeklinde konuştu.
“En çok gençler talep ediyor”
Aromalı Türk kahve türüne daha çok gençlerin ilgi gösterdiği belirtilirken, yaşlıların ise çoğunlukla sade kahveye yöneldiği ifade ediliyor. Sebahattin Küçük bu konuda, “Aromalı Türk kahvesine daha çok gençlerden talep var. Yaşlılarımız genelde klasik, sade kahveyi tercih ederler; aromalıyı kullanmazlar. Ama gençler genelde değişiklik olsun diye kahveye bir alternatif olarak farklı tatlar arıyorlar, dolayısıyla aromalı kahveyi daha çok gençler tüketiyor. Aromalı Türk kahvesi popüler olmaya başlasa da genelde hala en çok tüketilen ürünümüz sade kahvedir” dedi.

“İnsanlar farklılık arıyor”
Hemen her tüketim alanında olduğu gibi, kahvede de yenilikçi fikirler ortaya çıkıyor. Müşterilerin talepleri doğrultusunda esnaf, ürünlerine yenilik ve farklılık katma çabası içine giriyor. Bu esnaflardan biri olan ve 30 yıldır Eskişehir’de kahve satışı yapan Sebahattin Küçük, insanların her gün yeni tatlar aradığı dile getirdi. Küçük, “Aromalı kahveleri kendimiz yapıyoruz. Normal kahvelerimizi çekiyoruz. İçerisine ölçülerimize göre aroma katıyoruz ve aromalı kahve elde ediyoruz. Aromalı kahve yaklaşık sekiz yıldır var piyasada. Daha önce böyle bir şey yoktu. Ama sonradan tabii insanlara değişik bir tat sunmak gerekti. İnsanlar farklılıklar arıyorlar. Dolayısıyla alternatif olarak böyle ürünler çıktı. Müşteriler de değişik bir kahve içmeyi sevdi. Sonuç itibariyle bu ürüne bir talep var” diyerek durumu anlattı.

“Lezzetli ve düşük kalorili bir keyif”
Aromanın, kahve içerisinde çok düşük bir oranı olduğunu belirten Sebahattin Küçük, “Pişirme yönteminde herhangi bir farklılık yok. Aynı normal Türk kahvesi gibi pişiriliyor, o aromayı ve kokuyu alıyor tüketici. Aromalı kahvenin içeriğine baktığımızda; kahve aroması yüzde 1-2 civarındadır. Tabii aromanın çeşidine göre değişebiliyor bu oran. Bu sayede tatlı bir şey içilmesine rağmen yüksek bir kalori alınmamış oluyor. Bazı aromaların yoğunluğu daha yüksek olduğu için daha az katılırken, kimi aromanın yoğunluğu daha az olduğu için daha çok katılması gerekir. Müşterinin istediği, içtiği kahvede o tadı alabilmektir. Yüzdeliği bu kadar düşük olmasına rağmen o tadı ve kokuyu hemen hissedersiniz çünkü aroma yoğun bir şey” dedi.

“Aldatılmamak için kahve, kahveciden alınmalı”
Müşterinin kaliteli kahve ile kalitesiz kahveyi ayırt etmesinin güç olduğunu belirten Sebahattin Küçük, iyi kahve bulmanın yollarını da anlattı. Küçük, “İnsanların aldığı kahvenin kalitesinden emin olabilmesi için, kahveyi kahveciden alması lazım. Yani tüketicilerin kahveyi gidip bir kuruyemişçiden veya başka bir iş yapan birinden almaması lazımdır. Şarküteri dükkânında kahve satan var, tekel bayiinin önünde kahve satılıyor. Kahve buralardan değil de kahveciden alınmalı. Eskişehir’imizde kahveciler çarşısı diye bir çarşımız var. Burada da en yeni kahveci 40 yıllık. Mesela benim dükkânım 1950’den beri var. Biz yaklaşık 70 yıldır atadan gelen bu mesleği devam ettiriyoruz. Dolayısıyla kahve kahveciden, bilindik yerden alınmalı. O zaman o kahveyi ağız tadıyla içebilirler. Müşterinin, kahvenin kaliteli olup olmadığını bakarak anlaması çok zordur. Bu işi çok iyi biliyor olması lazım. Vatandaş zaten evine 100 gram kahve alır, çok fazla içiliyorsa 250 gram alır. Aldığı kahveyi içer, kötü olduğunu görür anca o zaman anlayabilir. Dolayısıyla bunu yaşamamak için sabit yerlerden alınmalı kahve” diyerek kahvenin alındığı yerin önemini vurguladı.

Su, kahveden önce mi içilmeli sonra mı?
Kahvenin mühim bir içecek olduğunu söyleyen Küçük, kahveyi içmeden önce su içerek ağzın temizlenmesinin ve kahve içtikten sonra ise bir süre su içilmemesinin daha doğru olduğundan bahsetti. Küçük, son olarak kahve keyfinin en üst düzeyde alınması için şunları tavsiye etti:
“İlk önce su içilir çünkü kahveyi içmeden önce ağzınızı temizlemeniz lazım. Kahve çok ciddi bir şeydir. Eskiden hep kıymetli insanlara, devlet erkânlarına, ağır misafirlere ikram edilirdi. Çocuklara, gençlere içirilmezdi kahve. Dolayısıyla kahveden önce su içip ağzınızı temizlemeniz lazım. Daha önce ne yediyseniz onun tadı gitmeli ve kahveyi içtiğiniz zaman damağınızda onun tadı kalmalı. Kahve içtikten sonra da su içmek yerine, damaktaki o kahve tadını korumak gerekir. Dilinizi damağınızda gezdirdiğinizde o kahve tadını bir süre daha almalısınız. Bunun püf noktası budur. Kahveyi dilinizde, damağınızda gezdirdiğiniz zaman onun hafif yağımsı bir tadı vardır. Yağ damağınıza değer ve kahve tadı hep gelir. O tadı kaybetmemek için suyu kahveden önce içeceksin ki, daha sonra ağzında yalnızca kahve tadı kalacak.”
Ayrıca Küçük, aromalıların satış fiyatı hakkında bilgi verirken kilosunu 75 liradan ve sade kahvenin kilosunu ise 65 liradan sattığı belirtti. (İHA)