Pandemi dönemiyle birlikte eğitim-öğretim alanında dijitalleşme sürecine gidildi. Tabi, ani gelişen bu değişim, sıkıntıları da beraberinde getirdi. Ülke genelinde çoğu bölgede tablet eksikliği ve internet altyapısı sorunu, yeni alternatifler üretilmesine sebep oldu. Ücretsiz ve bir çocuğun kazanımlı eğitimi için videolar yayınlayan Anaçağ TV Türkiye’de bir ilk olarak yerini aldı. Alternatifin çözüm sürecinde yer alan Anaçağ TV’yi ve eğitimde son durumu farklı yönleriyle Eskişehir Ticaret Odası Eğitim ve Rehabilitasyon Komitesi Meclis Üyesi Serkan Can Zengin röportajımızda anlattı.

Ücretsiz eğitim fırsatını tüm öğrencilere sunan Anaçağ TV’nin içeriğinden bahseder misiniz?

Eğitimde fırsat eşitliğini herkese dağıtmak istedik. Pandemi süreciyle birlikte 9-10 yaş altı grubundaki çocuklar ders ve etkinliklerde geride kaldı. Şu an da yaklaşık on iki dersten oluşturduğumuz sosyal medya kanalımız var. Türkiye’deki her çocuğa ücretsiz kaliteli hizmet veriyoruz. YouTube üzerinden derslere sorunsuz bir şekilde ulaşabilirler. Her gün bir ya da iki ders paylaşıyoruz. Yaşamsal Beceriler, Fen ve Doğa, Matematik Kavramları, İngilizce… Bir çocuğun temel gelişimi için kanalımızda çeşitli derslerimiz mevcut. Öğrenciler düzenli bir şekilde ders videoları takip edildiğinde belirli kazanımlar elde edecekler. Türkiye’de bu profesyonellikte yapılan 9-10 yaş altı grubu kapsayan tek kanal. İçerikler öğretmenler tarafından ders haline getiriliyor. Ciddi anlamda olumlu geri dönütler aldık. Bu konudaki çalışmalarımızı fazlasıyla geliştireceğiz.

Peki, fikrin somut hale getirilmesini pandemiye bağlayabilir miyiz?

Elbette, pandemi süreci hızlandırmamız için teşvik etti. Eğitimde soru işaretleri vardı. Sorumluluk anlamında ne yapabiliriz diye düşünürken bu fikir ortaya çıktı. Topluma ve öğrencilere faydalı anlamda bir çalışma sunduğumuza inanıyorum. Her zaman Anaçağ TV öğrencilerimize ücretsiz eğitimi sunmaya devam edecek.

Eğitimde dijitalleşme noktasını verimli geçiriyor muyuz? Eleştirel tutumunuz var mı?

Bu tür süreçlerde eleştirmek çok kolaydır. Önemli olan, dünyadaki diğer ülkelerle kıyasladığımızda bizim bu süreci nasıl yönettiğimiz… Sonuçta 18 milyonu aşkın öğrencisi olan bir ülkeden bahsediyoruz. Teknolojik olarak süreci yönetmeye çalışırken çok ciddi bir insan sayısı belirtiyoruz. Bazı gerçekleri de kabul etmek lazım. Bu gerçeklerin nezdinde de en verimli olanı yapabilmek lazım. Belki on yıl içinde dijitalleşmeye geçeceğimiz yerde bir yılda bu mesafeyi aldık, pandeminin eğitime olumlu getirisi bu etken olabilir.

Toplumumuzda eğitim ve öğretim kavramları iç içe geçmiş vaziyette. Siz ne düşünüyorsunuz?

Kesinlikle katılıyorum. Eğitim; kişinin gelişimiyle ilgili bir kavram, birde öğretim boyutu var. Öğretim; akademik olan kısım. Şu an da öğretim yapıyoruz. Yaşadığımız sürece uzaktan eğitim deniliyor ancak uzaktan öğretim dememiz daha doğru olur. Eğitim süreci için mutlaka sınıf ortamında bulunulması gerekiyor ve bunun nazarında sosyal anlamda da gelişiyorsunuz. Doğal olarak çocuğun sosyalleşme süreci şu an ailelerin üzerinde ve hiç kolay değil. Anne, baba ve çocuk çatışmaları da haliyle arttı. Aile çatışması çocuğun gelişiminde büyük olumsuzluklar yaratıyor. Akademik başarı bir şekilde telafi edilir ama çocuğun eğitim dediğimiz boyutta gelişimini kaçırırsanız bunu düzeltmek zor oluyor.

Hibrit eğitime geçiş yapılabilir mi?

Türkiye’de herhangi bir şehirde pilot okul seçilerek iki gün yüz yüze, üç gün uzaktan öğretim çalışmaları denenebilir. Bu duruma geçiş yapılabilir. Bence yerinde bir karar olur. Okullar parça parça açılmalı. Hibrit olarak bölge bölge, kademe kademe açılmalı. Sınav sınıflarına öncelik verilmeli. Lise son, orta son ve ilkokul birler… Malum okuma yazma çalışmalarında da ciddi sıkıntılar yaşanıyor.

Nitekim bazı örnekler sınıfta bırakma sorunlarının arttığını gösteriyor.

Çocuğu sınıfta bırakmak doğru bir karar değil. Bu süreçten dolayı çocuk geride kalmış olabilir. Haziran ayına kadar telafisini düşünüp ona göre çalışmalarda bulunmak lazım. Çocuklar için mücadelemizi bırakmamalıyız. Bizler nasıl yetişkin olarak tedirginsek çocuklar da bir o kadar endişeli. Odaklanma sorunları sıklıkla yaşanabilir. Bu dönemde öncelik notlama olmamalı, öğrencilerin eksiklikleri tespit edilmeli ve ona göre düzenleme yapılması gerekiyor.

Eğitimde dijitalleşmeye yönelik yapılan olumsuz yorumlar hakkında sizin fikriniz nedir?

Dijitalleşmek sadece ders anlatmak değil, aynı zamanda verimli bir ölçme değerlendirme yapmaktır. Eğitimde verimliliği artırma adına dijitalleşmenin kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Her zaman çocuklarımıza ümit aşılamalıyız. Olumsuz konuşmak kimseye fayda sağlamaz. Her zaman gelecekle ilgili umutlarımızı söylemeye devam edelim. Ülkemizin tüm öğretmenleri hayatlarında hiç yaşamadıkları online eğitime adapte oldular. Uzaktan öğretime teknolojik sıkıntıları da eklersek o ortamda öğretmenlerimiz ders anlatmaya çalışıyor. Çabaları için tüm öğretmenlerimize teşekkür etmeliyiz.