Emirdağ’ın kaza olma dönemi Sultan Abdülaziz’in son yıllarına denk gelir. Bir yerin kaza olması, oraya kadı gelmesi demektir. Yani kaza, kadılık demektir. Kadı şimdiki hâkimlik görevini yapmakla birlikte idari yetkileri ve mülki görevleri de vardır. Mesela, kadıya ‘Aziziye kadısına hüküm ki’ şeklinde padişah fermanı gelebilir. Emirdağ nahiyesini kaza yapma fikri gelişince önce bir keşif yapılır. Bölgede kaza olmaya en elverişli yer neresidir. Bölge liva-i Karahisar yani Afyon sancağına bağlı olduğu için bir heyet gelir. Araştırma yapar, ileri gelenlere sorar. Halkın Çapur Çavuş dediği yedi yıl askerlik yapmış ‘Tingilli’ lakaplı Mehmet Ali Ağa (Erenoğlu) en uygun yerin Suvermez Köyü olduğunu söyler. Çünkü o köyde aşiret reisi ikamet etmektedir. Aslında Mehmet Ali Ağa bölgeye devlet otoritesinin gelmesini istemektedir. Aşiret reisi Yusuf Bey’in gücünün kırılmasını arzu eder. Yusuf Bey, köyüne kadı gelmesini istemez. Gelen heyeti bir güzel ağırlar. Kaza olacak en uygun yer Emirdağ nahiyesidir diye akıl verir bu arada “Orada Tingilli denen bir adam var. Size engel olmaya çalışır şimdi, Karahisar’a dönün bir müfreze zaptiye ile gelin, bu Tingilli denen adamı aniden bastırıp üç gün hapsedin. Teşkilatınızı kurduktan sonra bırakın” der. Heyet, Yusuf Bey’in dediklerine uyar, bir jandarma müfrezesi ile gelip aniden Çopur Çavuş’u derdest ederler. Çopur Çavuş, üç gün sonra bırakıldığında Nahiye-i Emirdağ-ı artık Aziziye isminde bir kaza olmuştur. Çopur Çavuş yıllar sonra hacca gidip Hacı Mehmet Ali Ağa olur. Bu kaza işinden de çok memnundur. Çünkü bölgeye devlet otoritesi gelmiştir. Davarına arkaç yaptığı Çaydere kenarındaki geniş arazisini mektep yapılması için bağışlar. 
İşte o mektep Emirdağ’ın meşhur İnkılap İlkokulu’dur. O mektepte okuyanlar içinde generaller, profesörler, rektörler, umum müdürler yetişmiştir.