Bir milletin üzerinde yaşadığı ülkeye “vatan” denir. Bu nedenle vatan, ulusal bir devletin jeopolitik sınırları üzerinde yaşayan insanlardan çok, insanların ona yürekten bağlı olduğu bir ülke anlamına gelmektedir.

Vatan kelimesinin siyasal ve sosyal anlamının yanı sıra güçlü bir aidiyet duygusunu da içermesi, üzerinde yaşayan birey/bireyleri ifade eden vatandaşlık kavramına da aynı özü taşımıştır.

Bu öz ise bir bireyin ülkesine veya coğrafyasına duyduğu fedakârlık, sevgi ve bağlılığın ifadesi olan vatanseverliktir…

Genel anlamda büyük bir duygu ve değerler bütününü içeren vatandaşlık kavramı, özel olarak daha küçük yaşam alanları içinde yaygın olarak kullanılabilmektedir.

Her geçen gün dünyada yaşanan çevresel sorunlar daha tehlikeli boyutlara ulaşırken vatandaşlığın klasik tanımının, ekolojik sorunlar karşısında farklı bir boyut kazandığına tanık olmaktayız.

Bu kapsamda, vatan kelimesine yerel düzeyde odaklanıldığında, vatandaşlık kavramını ekoloji ile ilişkilendirilmesi için geçerli olan pek çok neden ortaya çıkmaktadır…

Diğer yandan ekolojik ve çevresel sorunların ülkelerle sınırlı kalmadığı, başta küresel ısınma ve iklim değişikliği, asit yağmurları, biyolojik çeşitliliğin ve türlerin yok oluşu, ozon tabakasının delinmesi ve pandemi sürecinde görülmüştür.

Bu nedenle, ülkelerin ve yerel yönetimlerin politik gündeminde ekolojik yaklaşımların ağırlığı giderek artmıştır…

Zira günümüzde; ekolojik tarım ve gıda, ekolojik mimari, ekolojik turizm, ekolojik kentler, ekolojik ekonomi, ekolojik sanayi, ekolojik enerji ve teknoloji vb. gibi pek çok kavram daha yaşanabilir bir dünya için ekoloji kavramıyla birlikte anılmaktadır.

Ancak bu hizmetlerin kullanıcısı/tüketicisi olan bireylerin ekolojik vatandaşlık bilincine sahip olmaması, bu mücadelenin baştan kaybedilmesi anlamına gelmektedir.

İşte bu durum, tamamen çevre bilinci ve gönüllülük duygusuyla içselleştirilmiş bir “ekolojik vatandaşlık” anlayışını gündeme getirmektedir.

Ekosistem ve çevre üzerindeki önemli etkilerimizden doğan ve yeni bir vatandaşlık türü olan ekolojik vatandaşlık terimi, çevre politikaları uzmanı “Prof. Andrew Dobson” tarafından türetilmiştir.

Artık herkesin gündeminde olması gereken ekolojik vatandaşlık; “kendi haklarını koruduğu gibi çevre ve doğanın da haklarını koruyan, bunun için sorumluluk alan, içinde yaşadığımız dünyayı geleceğe taşımak için ekolojik adalet duygusuyla aktif rol oynayan kişi/kişileri” tanımlamaktadır…

Bu nedenle, ulusal vatandaşlıktan farklı olarak yerelden evrensele yani yaşadığımız gezegene, ülkeye, kente ve köye karşı sınırları aşan bir vatandaşlık bilinci ve çabasını ifade etmektedir.

Ekolojik vatandaşlığı değerli kılan en önemli özelliği ise finansal bir teşvik tarafından değil, içsel bir erdem ve ahlaki motivasyonla ortaya çıkmasıdır.

Çünkü vatanseverlik, sadece ülkesini ve milletini değil; dağını, taşını, toprağını, ormanını, tüm canlıları, akarsuyunu, deniz ve göllerini, kaynak suyunu, havasını, kentini ve köyünü, yolunu, tarih ve kültürünü sevmek ve korumaktır…