Avustralya’da yaşayan bilim insanı Dr. Gökhan Çıldır Güney Avustralya Üniversitesinde COVID-19 virüsüne karşı geliştirilen ilaç çalışmalarının araştırmasını yürütüyor. Merve Akman’ın sorularını yanıtlayan Çıldır önemli değerlendirmelerde bulundu.

Dünyayı etkisi altına alan koronavirüse karşı çeşitli ülkelerde araştırmalar yapılıyor. Aşı tartışmaları ile birlikte pandemiden dolayı çeşitli sektörlerde hızla dijitalleşme etkisi altına giren ülkeler bir yandan da değişime ayak uydurmaya çalışıyor. Almanya, Çin, Rusya, ABD, İngiltere gibi ülkelerin aşı çalışmaları ile birlikte Güney Avustralya Üniversitesinde de aşı konusunda araştırmalar yürüten ve İmmünoloji alanında da başarılı işlere imza atan Çıldır, koronavirüsü ve buna bağlı olarak geliştirilen aşıyı, çalışmalarını ve hedeflediği projeleri anlattı.

COVID-­‐19’un başlangıcından bu yana çalışmalarınızı anlatır mısınız?

COVID-­‐19 pandemisi dünya genelinde birçok bilim insanını acilen bu hastalığa karşı etkili çözüm yolları aramaya yönlendirdi. Biz de immünoloji (bağışıklık bilimi) alanında var olan bilgi birikimimizi hızla bu yönde kullanmaya başladık.  COVID-­‐19’a sebep olan SARS-­‐CoV-­‐2 virüsü yüzeyinde bulunan Spike (sivri uç) proteinini kullanarak bazı insan hücrelerinin yüzeyinde bulunan ACE2 isimli proteine bağlanıyor ve hücreleri ele geçiriyor. Şu anki aşı çalışmalarının tamamına yakını bu iki proteinin birbiri ile etkileşmesini engellemeye yönelik. Bunu bir anahtar-­‐kilit gibi düşünebiliriz. Eğer bu anahtar-­‐kilit uyumunu engellersek bu virüs hücrelerimize giremez ve hastalıktan korunmuş oluruz. Bizim çalışmalarımız hem bu iki proteinin etkileşmesini önlemeye yönelik hem de virüsün hücrelerimiz içinde çoğalmasını engellemeye yönelik ilaçlar geliştirmek doğrultusunda devam ediyor. Benim yürüttüğüm projede hem Avustralyalı hem de Amerikalı bilim insanları ile beraber hareket ediyoruz. Çalışmalarımızda milyonlarca ilaç molekülünü yapay zeka kullanan bilgisayar modelleri ile tarayıp deney ortamında hangilerinin SARS-­‐CoV-­‐2 virüsünün hücrelerimize girmesini engelleyebildiğini araştırıyoruz.

İlaç araştırmalarınız ve bu yöndeki hazırlıklarınız hakkında neler söylemek istersiniz?

Dünyanın pek çok ülkesinde devam eden ve COVID-­‐19 pandemisinin bitmesinde kilit rol oynayan aşı çalışmalarının yanı sıra virüsün çoğalmasını engelleyecek anti-­‐viral ilların keşfi de çok önemli.   ı sağlıklı insanlara yapılırken,  anti-­‐viral ilaçlar sayesinde hastalığa yakalanmış insanların COVID-­‐19’a karşı daha etkili bir bağışıklık geliştirmesini ve daha az doku hasarıyla hastalığı atlatmasını amaçlıyoruz. İlaç geliştirme çalışmaları, aşı geliştirme çalışmalarından daha uzun sürmekte ve daha fazla riskler taşımakta, bu yüzden üzerinde çalıştığımız ilaçlar henüz laboratuvar ortamında ve daha sonra deney hayvanlarında denenme aşamasına hazırlanıyor.

COVID-­‐19 virüsünün özellikleri nelerdir?

COVID-­‐19’a sebep olan SARS-­‐CoV-­‐2 virüsü diğer koronavirüslere benzer özellikler göstermesine rağmen, onlardan farklı olarak çok daha hızlı yayılabilen bir virüs. Kaynağının yarasalar olduğuna dair pek çok bilimsel yayın var ancak tam olarak insanlara bulaşma özelliğini nasıl kazandığını ve hangi yolla ortaya çıktığını bilmiyoruz. Genetik yapısı DNA olan birçok canlının ve virüsün aksine, genetik yapısı RNA isimli moleküllerden oluşuyor.

Hücrelerimize bulaştıktan sonra kendini binlerce kez kopyalayarak diğer hücrelere saldırıyor. Vücudumuz bu saldırılara karşı koyarken doku ve organlara büyük zarar veriyor. Özellikle solunum, sinir ve dolaşım sistemlerinde ciddi tahribata yol açıyor. Kronik rahatsızlığı olan kişiler ve 65 yaşının üzerindeki kişiler daha fazla risk altında bulunuyor.

Dünyada aşı çeşitleri konusunda çok fazla bölünmüşlük var ve ön yargı da çok fazla. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Aşılar dünya bilim tarihinin en büyük buluşlarından biridir. Milyonlarca insanı ölümcül bakteri ve virüslerden koruyarak sağlıklı bir hayat sürmemizde rolleri çok önemlidir. Ne yazık ki bu konuda pek çok komplo teorisinden hareketle aşı karşıtlığı da dünyada ciddi boyutlara ulaşmıştır. Aşı geliştirmek için en az 10 farklı teknoloji bulunmaktadır ve bunların hepsi COVID-­‐19’a karşı kullanılmaktadır.   Bu teknolojiler ile geliştirilen aşılar bilimsel yöntemlerinin yanı sıra maliyet, saklanma koşulları ve süreleri bakımından da farklılıklar göstermektedir. Aşıların önce laboratuvar ortamında, daha sonra uygun deney hayvanlarında etkili olduklarının gösterilmesi gerekiyor. Daha sonra etkili ve güvenilir oldukları gönüllü insanlar üzerinde test edildikten sonra çok ciddi kontrol aşamalarından geçerek en son aşamada insanlara ulaşıyor.

Türkiye’nin aşı politikası sizce nasıl ilerledi? Yurt dışında yaşayan biri olarak gözlemleriniz nelerdir?

Türkiye bir an önce hangi ülkelerden/şirketlerden aşı alınmalı ya da alınmamalı tartışmasından ziyade kendi aşını geliştirmeye daha çok zaman ve kaynak ayırmalıdır. Bunun için gerekli bilgi birikimi ülkemizde mevcuttur. Farklı aşı teknolojilerinin birbirlerine karşı artıları ve eksileri mevcut olduğu için bunları üretebilecek tesislerin inşa edilmesi gerekmektedir. Kendi geliştirdiğimiz aşımızı bilimsel yöntemlerden ayrılmadan güvenli bir şekilde geliştirip üretmemiz çok önemli. Aynı zamanda halka bu konuda güven vermek ve insanları aşı olmaya teşvik etmek gerekiyor.

Yaptığınız araştırmalara dayanarak maske-­‐mesafe-­‐hijyen üçlüsünü ne zaman hayatımızdan çıkaracağımızı düşünüyorsunuz?

Bütün toplumu ne kadar kısa sürede aşılayabilirsek o kadar erken hayatımızdan çıkacaktır önlemler. Bunun da şu anki hızla 1 yıldan daha erken olması zor görünüyor.

Bu konuda 2022 yılına dair öngörünüzü öğrenebilir miyiz?

2022 yılında her şeyin normale döneceğini düşünüyorum. Ancak hem SARS-­‐CoV-­‐2 virüsünde ortaya çıkabilecek mutasyonlara karşı hem de ne zaman ortaya çıkabileceği ve nereden geleceği belli olmayan başka virüslere karşı da bilimsel anlamda her an hazırlıklı olmalıyız.

Önümüzdeki dönemlerde gerçekleştirmek istediğiniz projeler var mı?

Bağışıklık sistemi çok karmaşık bir yapı ve bütün hastalıklarda kilit rol oynuyor. Bağışıklık sisteminde rol oynayan özel hücreleri kontrol eden genleri daha iyi anlayabilirsek pek çok hastalığı da daha kolay tedavi edebiliriz. Uzun vadedeki hayalim kanser ve diğer yaygın hastalıkların bağışıklık sistemi ile daha kolay tedavi edilmesini mümkün kılacak yöntemler geliştirebilmek.

Dünyada COVID-­‐19’a karşı verilen mücadelede en başarılı ülke sizce hangisiydi?

Hem coğrafi avantajı ile hem de hızlı ve etkili önlem alması ile Yeni Zelanda en başarılı ülke oldu bu konuda.

“Bu kadar kısa sürede aşı üretilmez." cümlesi vatandaşlar arasında endişeye sebep oldu. Bu konuda görüşlerinizi belirtir misiniz?

Bunun gerçekleşmesini mümkün kılan en önemli etkenler bilim insanlarının yıllar içerisinde kazandıkları bilgi birikimi ve teknolojik gelişmeler ve tabii ki ortada bir pandemi olmasından ötürü sağlanan maddi olanaklar. Bilimsel araştırmaların ilerlemesi için çok fazla maddi kaynak ayrılması gerekiyor ve bu kaynaklar COVID-­‐19 pandemisini bir an önce sonlandırmak için hem hükümetler hem de uluslararası vakıflar tarafından hızla sağlandı. Bu da normalde yıllar sürecek çalışmaların çok daha kısa sürede yapılmasına imkan sağladı. Farklı aşı teknolojileri ile birlikte ileride ortaya çıkabilecek yeni pandemilere karşı artık çok daha hızlı cevap verebilmemiz mümkün. Bu durumu yeni bir cep telefonu geliştirmeye benzetebiliriz. Eğer bu telefona dünya çapında bir ihtiyaç ve onu geliştirebilecek bilgi birikimi varsa herkes elini taşın altına koyup bunu hızla yapmak isteyecektir. Ancak bu durum örneğin 20 yıl önce mümkün olamazdı çünkü hem ihtiyaç ve bilgi birikimi hem de bunu gerçekleştirmek için maddi bir destek yoktu.

Aşıların yan etkileri hususunda fikriniz nedir?

Şu anda COVID-­‐19’a karşı acil kullanım izni alan aşıların kısa vadede ciddi yan etkileri gözlenmedi. Bazı hafif yan etkileri arasında aşı yapılan bölgede kızarıklık ve ağrı ve kimi nadir durumlarda da aşıya karşı alerjik reaksiyon geliştirme bulunuyor. Aşıların uzun dönemde herhangi bir yan etkisinin olup olmadığını ise zaman gösterecek.