Günümüzde toplum tarafından en fazla anlam yüklenen sözcüklerden ikisidir, dip ve zirve…

Çünkü insanoğlunun yaşamı iniş ve çıkışlarla doludur ve bu durum hem ruhsal hem de kariyer süreçlerinde yaşanmaktadır.

Sözlükteki gerçek anlamlarına göre; “zirve, bir yükseltinin en yüksek noktasını ifade ederken, dip bir alçaltının en derin ve en alt noktasını ifade eden coğrafik” terimlerdir.  

Günlük yaşamda ise; insanların kariyerde ya da duygusal durumda ulaştıkları en üst ve en alt aşamayı” ifade etmek için yaygın olarak kullanılmaktadır.

Ancak hangi sosyo-ekonomik gruptan olursak olalım herkesin zirveye ulaştığı ya da dibe vurduğunu düşündüğü anlar vardır…

Oysa insanların iç efendilerine göre bu hallerini değerlendirmeleri ile dış efendilerin hal değerlendirmeleri farklıklar gösterebilmektedir.

Çünkü sizden daha zirvede olanlar ile sizden daha dipte olanlara göre değişir, hal konumunuzun algılanması…

Böylece diptekine göre zirvede, zirvedekine göre diptedir, kariyer grafiğiniz…

Oysa hakkını vererek ulaşıldığı takdirde, hem coğrafik hem de kariyer anlamda zirveye ulaşmak liyakati de gerektiren meşakkatli bir yoldur…

Çünkü zirvenin hakkı, dip ile zirve arasındaki yolda yürürken harcanan emek ve biriktirilen deneyimlerle verilebilir, ancak…

Lakin zirve ne kadar güzel olursa olsun, ötesi iniştir…

İllaki geri inilecektir, vadiye…

Ama zirveden geri dönüşün; onurlu bir inişle mi, yoksa düşüşle mi? Olacağını ise çıkış yöntemi belirlemektedir, insanlarda...

Bunun için zirveye ulaşmakla, ulaştırılmak ve aşağı doğru inmekle, düşmek arasındaki farkı iyi anlamak gerekir…

Zira inmek kontrolümüzde, düşmek kontrolümüz dışındadır…

Bu nedenle değerli bir iniş, zirve yolunda verilen çabalar ve kazanılan sağlam deneyimlerle sağlanabilmektedir.

Aksi takdirde tırmalamadan zirveye ulaşanların, iniş yolunda tırmalayacakları aşikardır...

Nietzsche’nin dediği gibi; insan da ağaç gibidir, zirveye ulaşmak istediği nispette, kökünü arttırmazsa düşmesi kaçınılmazdır”.