Geçtiğimiz hafta sonunu çok sevdim doğrusu.  An be an dolu dolu ve her biri çok anlamlı pek çok programın içinden geçtim… Mutluydum! 
Ama o gün gelmesini dört gözle beklediğim, yollarını gözlediğim bir film de izleyecektim, olmadı! Hatta sevgili Cihan Yıldırım’ın Eskisehir.net’e yazmam davetine cevaben, benim için çok önemli olan bu filmi bu programı yazmayı da hedef edinmiş henüz yazarım dahi diyememiştim.  

Filmi cumartesi saat 19.00’da Zübeyde Hanım Kültür Merkezi’ne gidenler izledi. Ben bu sırada aynı saatlere denk gelen çok önemli bir anda CHP Odunpazarı Belediye Başkan Adayımız Kazım Kurt’un, 2019 – 2024 Vizyon Projelerimizi basınla buluşturduğu programımızda, meclis üyesi adayı olarak bulunuyordum. An itibariyle, proje olarak sunulan 25 maddelik Odunpazarı’na Vizyon kazandıracak çalışmaların tamamının bütçesinin de hazır olduğunun duyurulması beni ayrıca gururlandırıyor, bu haberi bir an evvel herkesle paylaşmanın heyecanını da bir ayrı yaşıyordum… 

Nasıl mutlu olmayayım? Her bir proje Odunpazarı’nda önce insan diyor. İnsan odaklılıkla cana öyle bir dokunur nitelikte ki. Tüm isteğim Odunpazarı bölgesinin yaşam kalitesinin nasıl arttığına birlikte şahit olduğumuzu ve iyi ki dediğimiz o günleri yaşamak!  Kadının Sesi Gazetesi’ni Eskişehirli kadınlarımıza bir hizmet olarak yayınlamışsam eğer, yapılacak her çalışmanın en çok da kadın yaşam kalitesini nasıl yükselteceğini Odunpazarı’nda yaşayan kadınların, gençlerin, çocukların, yaşlıların ne kadar şanslı olduğunu şimdiden avazımın çıktığı kadar sesimin duyulabileceği en son yere kadar duyurmak istiyorum!  

Aynı günün sabahı Başkanımız Kazım Kurt’la, Odunpazarı meclis üyesi adayları olarak bir aradaydık. Hep birlikte Odunpazarı’na katacaklarımıza inancımız ve coşkumuzu ve de başkanımıza olan sonsuz güvenimiz ve inancımızı nasıl tarif edebilirim ki! O sırada telefonuma gelen çok anlamlı mesajlar, güzel temenniler de ayrı bir tat katıyordu… Hatta ünlü Sivil Örümceğin Ağında kitabının yazarı Mustafa Yıldırım’dan gelen mesaj! Yıldırım, geçen dönem Emirdağ’dan Belediye Başkan Aday Adayı olduğum tüm süreci takip ederek hep yanımda olmuştu. Bu dönem hiç sesimin çıkmamasından belki, belki de ne yapıyorum merak ederek yerel seçimlere dair notlar iletti. Haklı bir gururla meclis üyesi adayı olduğumu cevaben iletince “Pazardan bir odun alıp düş yollara” dedi. Kendisine Türk Dünyası Kültür Başkenti! Yıllarında Eskişehir’i, özellikle de Odunpazarı’nı gezdirmiştim… Hatta Mustafa Yıldırım THE GENERAL Karanlık Vadilerde Şeyh – Nato İttifakı kitabında – “Gazeteci Olmak Zor! Anadolu Gazetecisi Olmak Daha Zor” adlı makalesi ve – “Van’da, Eskişehir’de ve Akdeniz’de Onlar Varsa Yenilmek Yok” adlı makalesinde Eskişehir’deki bendenizden de bahsederek mahçup bir gurur yaşatmıştı bana… Şimdi ise onun deyimiyle pazardan bir odun alıp düştüm yollara… 

Gelelim Eskişehir Marşı’na! 10dakika dergisini yayınladığım zamanlarda Mustafa Yıldırım’ın yazılarını çok önemsiyor her sayıda yer alan önemli, arşivlik yazılarını öncelikle de ben okumaya doyamıyordum. Bir gün dedi ki bana; “ askerde Eskişehir Marşı’nı söylerdik” sözlerini bilen var mı Eskişehir’de? “Farkındalık” kelimesinin henüz herkesin ağzına pelesenk olmadığı zamanların dergisi 10dakika’nın amacı şehri şehre tanıtmak, farkındalık yaratmaktı… O tarihte aynı zamanda Sinema Derneği’ni de yeni kurmuştuk ve kurucu genel başkanıydım… Kültür sanat etkinliğine davet edilmiş bir dernek olmaktan dolayı toplumla buluşmak üzere Hamamyolu’nda standımızı kurmuş rahmetle andığım Eskişehirli Yeşilçama gönül vermiş aktörümüz onur kurulu üyemiz Erdoğan Çakıcı’yı da alıp gitmiştim… Tabi Eskişehir ilk defa duyuyor orada “Türkan Şoray ilk kez Çan filmle anlaşıp ilk kez Erdoğan ağabeylerin filmlerinde rol aldı. Hatta “Şoray “ ismini nasıl bulduklarını… Ve Türkan Şoray’a da daha sonra sürpriz niteliğinde olan o ilk film afişlerini görüyorduk hep birlikte… Derneğimizle ilgilenen insanlar bizleri de mutlu ediyor onurlandırıyordu. Tüm katılımcı sivil toplum kuruluşlarının, üyelerinin, Hamamyolu halkının da orada olduğu en kalabalık cumartesi öğlesinde o dönemin Belediye Başkanı Burhan Sakallı, Milletvekilleri, Milli Eğitim Müdürü, başkaca pek çok müdürler, üniversiteden yetkililer, sorumlular, parti başkanları vb bir kalabalık da yerini aldı. Kürsü konuşmaları faslı bitmek üzereyken programın organizatörü ve sunumunu yapan  (aynı zamanda eski sinemacı ve gazeteci) Ali Akyüz’e “bir Eskişehir Marşı söylesek hep birlikte” dedim. 

Ali abi, bizi kürsüye davet etti. O sırada orada bulunan kalabalık halka, müdürlere, parti başkanlarına ve Belediye Başkanı Burhan Sakallı’ya, fotokopi ile çoğalttığımız “Eskişehir Marşı” sözleri dernek yönetimimiz tarafından dağıtıldı. Eşşekler Gibi Seviyorum şarkısıyla ünlü Erol Aykan mandolini ile Eskişehir Marşı’nı çaldı ben de mikrofona söyleyerek herkesin katılımını sağladım. Gözlemim şöyleydi; Burhan Sakallı marşı kâğıda bakmadan söyledi. Diğer kişiler kâğıttan okusak mı okumasak mı bu marş başımıza bir iş açar mı? Ciddi bir tereddüt içinde buldular kendilerini! Söyler ile söylemez arası bir yerde kaldılar… Aynı günün akşamında ise Eti Arkeoloji Müzesi Açılışı olacaktı. Ben de Kültür Bakanı’nı akşam görüp yıllarca çalıştığım Kızılcıklı Mahmut Pehlivan ile Hıfzı Tan’ı konuşacaktım…     O günler, o günlerde kalmış olsa da Eskişehir Marşı’nın Hamamyolu’nda söyletilmiş olması Mustafa Yıldırım’ın kitabı THE GENERAL’a konu olmuştu… Aradan 7-8 yıl geçtiğinde 2018 genel seçimlerinde Akp Eskişehir Marşı’nı seçim şarkısı yapmış… Duydukça düşündüm... Düşündükçe üzüldüm doğrusu!  

Sevgili okurlarım, kısa yazılarım da olacak elbet… Hatta buraya yazımı biraz daha uzatacak olsa da renk katsın diye bir zamanlar herkesin izlediği Ekmek Teknesi dizisinden akılda kalan replikleri ekleyerek devam edeceğim yazıma… 
Heredot Cevdet’in dediği gibi,  “toplanın yamacıma” ,  “akabinde ve detayında” …
Başlıktan da anlaşılacağı üzere “Çok Anılı Bir Yazı” icabında… 

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Eskişehir Şubesi, Yücel’in Çiçekleri filmi Eskişehir Galası tarihini belirlediğinde mandolin kurslarını da başlattı. Film gösterimi öncesinde YKKD Mandolin Grubu’nun konseri izlenecekti. Her pazar toplanan grup mükemmel bir konser olması için pür dikkat çalışıyordu. Konser videolarını sonradan izleme imkânı bulduğum Mandolin Gurubu 5 haftalık kısa sürede mükemmele ulaşmıştı… Mandolin Gurubunun başkanı üniversite yıllarımda Çok Sesli Koro Şefim Gülsevin Doğanay, yardımcısı Şefika Karagöz, Mandolin Gurubu Şefi Sami Mumcu, tüm yönetimsel süreclerin takibini titizlikle yürüten Nigah Ertekin Tunca ile birlikte 24 kişiden oluşuyor. Her ne kadar çalamasam da mandolinimle birlikte çalışmalara iştirak etmeye gayret ediyor gurubumla gurur duyuyorum.  Yakından ve gönülden takiplerindeyim…  

Film Hakkında; 
Filmin kopyası kesinlikle dağıtılmadığından internet üzerinde sadece fragmanına ulaşabilirsiniz. İnternetten aldığım bilgiyle konusu şöyle;  Film, 1940 yılından başlayarak yurt çapında uygulanan Köy Enstitüleri projesini, yaratıcılarından, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un yaşam hikâyeleri üzerinden anlatıyor.  Yücel ve arkadaşlarının toplumsal ve ekonomik zorluklara, siyasal muhalefete rağmen, zorluklara ve tehditlere aldırmadan uyguladıkları ve başarılı oldukları Köy Enstitüleri gerçeğini daha önce denenmemiş bir anlatım diliyle aktarıyor. Türk sinemasının usta oyuncularından Mahir Günşiray'ın Mustafa Kemal Atatürk'ü canlandırdığı belgesel-drama türündeki eserin senaryosunu, filmin yönetmenliğini de üstlenen Özkarabekir yazdı.
Cumhuriyet Halk Partisi'nden (CHP) İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlığına aday gösterilen Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun destekçileri arasında yer aldığı, ticari vizyonu olmayan ve kültür sanat merkezlerinde gösterilen filmin Eskişehir Gala’sında ev sahibi Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Eskişehir Şubesi’ydi.  Başta Dernek Başkanı Ayhan Türkseven’i, Başkan Yardımcısı İlyas Küçükcan’ı ve dernek yönetim kurulunu Köy Enstitülerini öldürmek isteyenlere inat yaşattıkları için ayrı ayrı kutluyor, var olun diyorum! 
Gelelim anılarımda izleyemediğim film olarak yer edecek Yücel’in Çiçeklerine… Oldum olası mandolin bir tutkudur bende… Köy Enstitülerinde okumadım oysa! Yine de daha Köy Enstitüsü denilirken ağlamaklı olurum. Ülkeme kattığı değeri, ülke insanın kat ettiği aydınlık yolu görürüm orada.  İzleyemedim! İzleyenlere sordum. Onlar da ağlamışlar. Boğazları düğümlenmiş, toplumumuzun anılarındaki o büyük önemli yerin inşasındaki Tonguç’u, Hasan Ali Yücel’i izlerken. 

Sözü Ekmek Teknesi’nin Celal’ine bırakıyorum… “İrtibatı koparmayalım.”  
Yapımcılığa geçiş filmim “Anadolu’dan Bir Kahraman “Hıfzı Tan””  adlı belgeselin oluşum sürecini ve Fato Ya İstiklal Ya Ölüm film gösterimine dair, Sinema Derneği “Türk Sineması Buluşmaları 1”’in hiçbir zaman unutamayacağım çok büyük kavgasını bir sonraki yazıma bırakıyorum…  
Esen kalın…