En başa dönelim mi?
CHP’de il ve ilçe kongreleri belediye başkanlarının (özellikle Ahmet Ataç ve Kazım Kurt’un) güç gösterisi yaptığı alanlar haline gelmişti. Adaylardan daha ziyade başkanlar ‘yarışır, çalışır, sınanır’ haldeydi.
Böyle bir ortamda Kazım Kurt’un ‘istediği’ isim olan Sinan Özkar, il başkanı olmuştu. Özkar, 24 Haziran seçimine giderken görevinden ayrıldı.
CHP’de yeni il başkanı kim olacaktı?
Yönetim o kadar ‘zayıf’ isimlerden oluşmuştu ki… “Şu başkan olsun” denecek isim bulunamıyordu. Sonuçta Rabia Akman’ın il başkanı olmasına karar verildi.
Bırakın kamuoyunu CHP’lilerin bile tanımadığı Akman bir anda kendini Eskişehir gibi bir kentte CHP gibi bir partinin İl Başkanlığı koltuğunda buluverdi.
Beklendiği üzere Akman, görevin üstesinden gelemedi. Rutin işleri yapmakta bile zorlandı. Parti ve kent dengelerinden habersiz Rabia Hanım, kısa sürede partiye zarar verir noktaya geldi.
Bunu görenler harekete geçti…
Çünkü çok önemli bir yerel seçim geliyordu. Sadece Akman değil ‘o yönetimdeki pek çok isimle’ böylesine önemli bir yerel seçime gidilemezdi.
Akman ve yönetimine teşekkür edildi. Abdulkadir Adar ve yönetimi işbaşı yaptı. Adar’ın tecrübesi kurduğu genç ekibin enerjisiyle birleşti ve CHP bugüne kadar hiç olmadığı kadar ‘profesyonel’ bir kampanya dönemi yürüttü.
Hatasız, birleştirici, derli toplu ve günümüze uygun bir kampanyaydı… Vural Yörük, Deniz Çağlar Fırat, Hüseyin Akçar gibi işini çok iyi yapan isimler vardı Adar’ın ekibinde…
CHP, 31 Mart’tan zaferle çıktı.
Elindeki belediye sayısını beşten yediye çıkardı. Üstelik iki yeni belediye kırsaldan gelmişti. Çifteler gibi kılpayı alamadığı yerler de oldu…
Sadece il yönetimi değil hiçbir CHP’li ‘baharın’ tadını çıkaramadı. İstanbul vardı. Herkesin gözü kulağı oradaydı. İstanbul demek memleket demekti. İstanbul demek gelecek demekti, iktidar demekti, moral demekti…
Ama Sinan Özkar önderliğindeki bazı CHP’lilerin İstanbul, iktidar, moral falan umurunda değildi!
Onların gözü il başkanlığı koltuğundaydı…
Adar’a gidip “Tüzüğün bilmem ne maddesine göre atandınız, bilmem ne maddesine göre hemen kongre yapmanız gerekiyor” dediler.
Sonra Rabia Akman’lar, Atilay Dalgıç’lar, Yunus Emre Karabulut’lar çıktı sahneye… Seçim sürecinde iktidara ve temsilcilerine tek laf etmeyen bu CHP’liler kongre söz konusu olunca ‘aslan’ kesilmişti.
Adar’a, rakip partilerden gelmeyen ‘eleştirileri’ yaptılar. Akman’ın yaptıkları için eleştiri denemez. Kadınlık zarafetini bir kenara bırakıp neler neler söyledi Adar’a…
Neyse…
İşin bu noktada kalacağını düşünüyorduk! Sonuçta ‘top’ Genel Merkez’deydi.
Kalmadı, orada bırakmadılar…
Akman, mahkemeye başvurup ‘partime kayyum atayın’ dedi. Partisini böylesine kritik günlerde ateşin içine attı. Herkesin aklı fikri İstanbul’dayken hakim olamadığı hırsıyla CHP’ye esaslı bir darbe indirdi.
İl Yönetimi başarısız olsa hadi bir nebze anlayacağım ama tarihi başarı elde etmiş bir yönetimi mahkemeye vermek anlaşılır gibi değil. Akman ve yukarıda saydığım diğer isimler baharı müjdeleyen CHP’ye kışı getirdiler.