Bir yolu olmalı…

Genellikle medeniyetle aynı anlamda kullanılan uygarlık kelimesinin, yerleşik hayata ilk geçen Türk kavmi olan Uygurlardan geldiği ifade edilmektedir.

Yerleşik hayatın günümüzdeki en önemli unsuru ise kentleşmedir. O nedenle bilim insanları, geçmişten günümüze kadar oluşan medeniyetlerin izlerini farklı ölçekte oluşmuş yerleşim yerlerinde arıyorlar…

Diğer yandan ise köy, kasaba ve şehirleri, cadde ve sokakları ya da kıvrımlı yemyeşil patikaları birbirlerine bağlayan yollar, medeniyet/uygarlık tarihimiz açısından önemli bir değere sahiptirler.

İnsanların farklı nedenlerle bir yerden başka bir yere gitme ihtiyacının doğurduğu ulaşım zorunluluğu nedeniyle tarih, yol konusunda sürekli yeni gelişmelere tanıklık etmiştir.

Bu durum dünyanın en işlek yollarının kesiştiği bir bölgede yer alan Anadolu’nun, medeniyetler beşiği olmasına büyük katkı sağlamıştır.

Çünkü toplumlar tarafından oluşturulan medeniyet denilen maddi ve manevi varlıklar, düşünce, sanat, bilim ve teknoloji yollar aracılığıyla taşınmıştır, diyardan diyara…

Böylece medeniyetin yollar aracılığıyla taşınması yolun kendisini getirmiştir, medeniyet haline…

Sonrasında ise ‘yol medeniyettir’ deyimi haklı olarak büyük bir kabul görmüştür…

Bu deyimin kabul gördüğünü nereden biliyorsun? Diye soranlar olabilir…

Bunu test etmek için ‘yol medeniyettir’ cümlesini internet ortamında arattığımda, 30 salise içinde 7.420.000 adet sonuca ulaştığımı gördüm.

Ardından bu kavram üzerinden Eskişehir’in medeni durumuna bir bakayım dedim…

Eskişehir’in genel özelliklerine ilişkin herhangi bir kaynağa göz atacak olursanız şu bilgiler çıkıyor, karşınıza…

Tarihi kaynaklarda Eskişehir; ‘Antik Çağda önemli yolların kavşak noktası ve ticaret merkezi olarak ün yapmış, Dorylaion adında bir Frigya şehri’ olarak geçmektedir.

Güncel bilgilere göre ise;  Büyük şehirlerin bağlantı yolları üzerinden bulunan, gerek demiryolu gerekse karayolu acısından önemli bir kavşak noktası durumundadır ifadesi yer alıyor.

Ancak şehrimizin tarihte kavşak noktası olması ile karayolu, kavşak ve trafik kavramlarının medeniyet kavramının kapsamına girdiği günümüzde anlamı oldukça farklıdır.

Çünkü o dönemlerde yolculuk ve ticaret için yapılan yolculuklar trafik denilen sorunu oluşturmadığı gibi kentte bir süre kalmayı ve konaklamayı da gerektiriyordu.

Şimdi ise büyük şehirlerin kavşağı konumunda olarak tanımlanan Eskişehir’e,  bu kavşaktan geçen araçların çoğunun gelmediği ve geçiş için kullandıkları aşikârdır…

Bu durum sadece Eskişehir için değil, dünyada ve ülkemizdeki pek çok yerleşim merkezi için de geçerlidir.

Bir yerden bir yere giderken, bir yerlerden geçmek zorundasınız…

Ama medeniyet bu durumdaki geçişleri artık çevre yollarından sağlamayı keşfetmiştir…

Ülkemizde de bu durum es geçilmemiş, neredeyse tüm kentler için çevre yolları inşa edilmiş ve edilmektedir...

Belki de pek çok kentte olmadığı dönemlerde, Eskişehir içinde düşünülmüş olan bu yolun adı hala çevre yolu olarak bilinir.

Ama artık şehrin merkezi konumundaki bir yerden geçen bu çevre yolu, bir bulvar niteliği kazanmıştır.

Bir süre önce dal-çık adı verilen geçitlerin yapılması ve şerit sayısının artırılmasıyla kısmen bir rahatlama yaratan bu yol, günümüzde hem kent trafiğinin büyük bir bölümünü hem de şehirlerarası seyahat eden araçların yükünü taşıyamaz ve güvensiz hale gelmiştir.

Bu duruma çözüm olarak ‘Kuzey Çevre Yolu’ olarak adlandırılan bir projenin ciddi anlamda hayata geçirilecek düzeyde hazır olduğuna ilişkin haberler duyuyoruz. Ayrıca yapılan şehir planlarında bile güzergâhı gösteriliyor.

Ancak medeniyet göstergesi sayılan pek çok konuda uluslararası ve ulusal kriterlere göre yapılan sıralamalarda şehrimizin ilk sıralarda yer almasından mutlu olan Eskişehirlilerin, ‘Kuzey Çevre Yolu’ için etkin bir çaba ve talep içinde olduklarını göremediğimi ifade etmek isterim.

Oysa kentimizin değerlerinden Yunus Emre’nin dediği gibi; Yol gitmek içindir, beklemek için değil ki...

Eğer yol medeniyetse Eskişehir’e bu yolu kazandırmanın bir yolu bulunmalı… 

 

Prof. Dr. Cengiz TÜRE

Eskişehir Teknik Üniversitesi