Uluslararası alanda devletimize dayatılan bir şantaj aracı olan Ermesi Meselesi ; ABD’nin 2019 yılında Temsilciler Meclisinin 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanıyan tasarıyı kabul etmesi sonrası başkanının da göreve geldiği ilk senesinde sözde "Ermeni soykırımını" tanıması ile sonuçlanmıştır.

1.Dünya Savaşı sürecinde idari bir tedbir olarak alınan Ermeni sevk ve iskân kararından doğan ve mülkiyet hakkı ile soykırım suçu iddiaları üzerinde geliştirilen Ermeni meselesi ; çok boyutlu bir sorun olarak günümüze ulaşmıştır. Ermeni tehcir kararı ; dönemin bir yasama kararına dayandığından kanun hüküm ve kuvvetinde olup “sürgün” niteliğinde cezai değil, “iskân ve yerleştirme” niteliğinde idari bir karar olup, meselenin hukuki boyutuna önceki yazılarımızda değinilmiştir.

Bu anlamda alınan karar hukuki değil siyasi bir deklerasyondur. Bu karara dayanarak ABD. ‘de olası davalar açılabilecektir ki bu yönde Ermeni diaspora ve vakıflarının Axa sigorta şirketi ile ön çalışmalarının olduğu bilinmektedir. Ancak Ermeni Meselesinin ; ülkemizi uluslararası hukukta soykırımcı devlet statüsüne sokabilmesi mümkün değildir. Zira ; söz konusu olayın insanlık suçu olarak kabul edilmesi , aleyhine dava açılacakların bu suç ile bağlantılarının olması ve ondan kazanç elde etmeleri ile ABD ile ticari ilişkilerinin varlığı aranacaktır. Siyasi olarak da bu yönde diasporaya bağlı arayışlar olacaktır ancak mevcut ABD. yönetiminin de seçim döneminde taahhüt ettiği bu söz dışında daha da ileri gitmeyeceği öngörülmektedir. 1981 ‘de ABD. başkanı Reagan ile de benzer durum yaşanmış , yaklaşık 50 eyalette soykırım ile ilgili kanunlar geçirilmiş ve davalar açılmış sonrasında Türkiye ile olan ilişkiler nedeniyle Ermenice karşılığı “Büyük Felaket'' olan kelimeye geri dönülmüştür. Neticeten ; ABD'nin 1915 olaylarına "soykırım" demesinin bir anlamı olmayacak ama ABD. iç hukuku yönünden bir takım davalar açılabilecektir. Bu durumda da ABD-Türkiye arasında zaten varolan sorunlara bir yenisi daha eklenmiş olacaktır.

Ancak kabul etmeliyiz ki ; Ermeni Meselesinin çözümü yönünde ülkemiz geç kalınan bir yönde siyaset izlemiştir. Hukuki terim olarak soykırım ilk kez 1948 yılında BM kapsamında yapılan bir sözleşme ile oluşmuştur. Bu sözleşmede de yapıldığı andan itibaren olayların soykırım yönüyle değerlendirilmesinin mümkün olacağı ve geçmişte bu yönde tanınmış tek soykırımın Yahudi soykırımı olduğu kabul edilmiştir. Bu sözleşmenin varlığına rağmen ülkemiz 1973'te diplomatımızın vurulmaları ile siyasi çözüm arayışlarına başlamıştır.

Her vatandaşımızın tarihini bilerek ve özümseyerek bu milli meselede ; devletimizin yanında olması gerektiği ve halkımızın gözünde yok hükmünde olacak bu karara karşı Fransa ve Almanya’nın soykırımı kabul ettiğinde yapıldığı gibi artık protestolar , öfkeli demeçler ve sonra tekrar normal gündeme dönülme şeklinde klasik tepki ile yetinilmemelidir. Değişen dünya düzeninin bir parçası olabilmek için Ermeni Meselesinde de kalıcı sonuç yaratacak yeni bir başlangıca ihtiyaç bulunmaktadır. Ülkemizin ; NATO çizgisinden ayrılmadan yürüteceği diplomasi ile bu meselenin çözümü doğrultusunda atılacak kalıcı adımlarda; yeni imkanların da aralanacağını umut ediyoruz.

NOT : Her türlü görüş ve önerilerinizi mail adresimize ([email protected]) gönderebilirsiniz.