Amerika Birleşik Devletleri (ABD) dünyaya patronluk taslamayı, jandarmalık yapmayı Başkan Donald Trump ile sürdürüyor.

Kasım ayında başkanlık seçimi yapılacak ülkede Trump’ın kaybetmesi durumunda koltuğu bırakmayacağını düşünenlerin oranı hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi seçmen arasında yüzde 70’ler düzeyinde.

Bunu ben değil ABD’de yapılan anketler söylüyor…

Trump iktidara gelene kadar ABD Başkanının açıklamalarına dikkat kesilen bir dünya vardı.

Şimdi ise bir dediği diğerini tutmayan, özel hayatı, konuşmaları ve açıklamalarıyla zaman zaman alay konusu olan biri ABD’yi yönetiyor.

ABD, her daim iş birliği yaptığı, stratejik ortak saydığı ülkelerden Türkiye’deki siyasi ve ticari gelişmeleri yakından izledi.

Bunun legal ve istihbari çeşitli yöntemleri var kuşkusuz.

Size 2002 yılında yaşadığım bir olayı anlatarak ABD’nin Türkiye’de olan bitenden haberdar olmak için nasıl çalışmalar yaptığına bir örnek vermek istiyorum.

Dediğim gibi sene 2002, ülke ekonomik krizde.

AK Parti’nin yanı sıra Genç Parti’nin yeni kurulduğu, siyaset yasaklı Recep Tayyip Erdoğan ile Cem Uzan’ın Türkiye’yi dolaştığı, DSP-ANAP-MHP koalisyon hükümetinin erken seçim kararı aldığı dönem.

Ülkede seçim havası iyiden iyiye esiyor.

Keza ortalıkta çeşit çeşit anketler…

Anadolu Ajansı’nın Eskişehir Büro Müdürü olarak görev yaptığım sıralar.

Büro telefonu çaldı, arayan ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Basın ve Halkla İlişkiler Bölümü’nde görevli Anadolu Ajansı’ndan emekli, ismi vermek istemediğim bir ablamız…

ABD Büyükelçiliği siyasi işlerden sorumlu müşavirinin benimle öğle yemeği yemek istediğini, uygun olup olmadığımı sordu.

Buraya şu notu düşmem lazım.

Anadolu Ajansı çalışanı veya emeklileri “bizim zamanımızda” birbirine çok tutkundu, “her işi görülürdü”. Bu her kurum için geçerli olmayabilir ancak AA’da böyle bir gelenek vardı. Şimdi nasıl bilmiyorum.

AA çalışanları zaman zaman bu tür ilişkilere muhatap olabiliyor. Anlayacağınız bende yerli ve yabancı çok kritik anı var. Bu gözle neler gördü, bu kulaklar neler işitti…

Neyse…

Yemek talebine “olur” dedim ve 4 gün sonra o dönem Eskişehir’in en iyi otellerinden Büyük Otel’in restoranı için sözleştik.

AA’dan emekli ablamız ve ABD’nin Büyükelçilik müşaviriyle buluştuk. Yemeğimizi yedik.

Konuşmalarımızı ablamız tercüme ediyor etmesine ama aslında pek gerek de yok. Çünkü ancak çok kritik kelimeler, hassasiyeti yüksek gördüğü konularda İngilizce konuşuyor ABD’li müşavir, onunda dışında gayet akıcı bir Türkçesi var.

ABD Büyükelçiliği Müşaviri, 18 yıllık AK Parti iktidarının başlayacağı, koalisyon hükümetini oluşturan DSP, ANAP ve MHP ile DYP’nin baraj altında kalacağı o meşhur 2002 seçimlerinde neleri merak ediyor şöyle sıralayayım:

- Eskişehir’deki madenler, bunların işletilme biçimleri, kente katkısı, ekonomik ömrü.

 - Kentin demografik yapısı. Öğrencilerin seçimlerdeki olası tercihinin hangi parti olabileceği.

- Genç Parti’nin Eskişehir’deki şansı ki en fazla oyu aldığı illerin başında burası geliyordu.

- AK Parti’nin seçimdeki başarı şansı, siyasi anlayışının uzun süreli karşılık bulup bulmayacağı, vitrindeki liberal mi yoksa muhafazakar yapısının mı tercih nedeni olduğu.

ABD, işi şansa bırakmadan bir öngörüde bulunarak “doğru tercihler” yapma konusunda gördüğünüz üzere mahir.

ABD Basın ve Halkla İlişkiler Bölümü’nde görevli AA’dan emekli ablamız ve ABD müşaviri, bu görüşmeleri ülke genelindeki AA büro ve bölge müdürleriyle gerçekleştirdi.

Buradaki asıl soru, ABD’li müşavirin sorduğu sorulara bendenizden aldığı yanıtlar ve sonrası...

O da başka yazının konusu olsun.

Uzun sözün kısası…

Erken yapılacağına kuşkum yok ama ola ki yanıldık ve seçim zamanında yani 2023 yılında yapıldı…

Seçime yakın, ülkemizin dört bir yanında çok sayıda yabancı diplomatlara ait yeşil plakalı araçları görürseniz şaşırmayın.

Türkiye olarak dünyada koca bir yalnızlığa sürüklenirken, onlar olası iktidarı önceden tahmin edip satranç tahtasını kurmuş oluyorlar bile…

Bilmem anlatabildim mi?